Dünya Sağlık Örgütündeki komitede yer alan tek Türk olan Erzurumlu bilim insanı ve ETÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Türkez, Kardelen TV’de katıldığı programda önemli açıklamalarda bulundu. Borun önemine değinen Türkez, “Zamanında Avrupa boru itibarsızlaştırmaya çalıştı. Bor üzerine çalışmak milli bir görevdir” dedi.
ETÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Türkez, Kardelen TV’de İnsan ve Şehir programında Türk Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şube Başkanı Murat Ertaş’ın konuğu oldu. Dünya Sağlık Örgütündeki komitede yer alan tek Türk olan Erzurumlu bilim insanı Prof. Dr. Hasan Türkez, yer aldığı Dünya Sağlık Örgütü komitesi ile ilgili bilgi verdi. Türkez, “Dünya Sağlık Örgütü ve FAO olarak bilinen Birleşmiş Milletler Gıda Ajansının beş yılda bir belirlediği uzman bir heyet vardır. Özellikle dünya genelinde tüketilmekte olan gıda ürünlerinde insan sağlığı açısından risk görülen gruplarda değerlendirme yapmak üzere beş yıllığına görevlendirilir. Dünya Sağlık Örgütü kendi grubundan bilim adamlarını seçer. İki örgüt kendi uzmanlarını seçer daha sonra da bu iki uzmanlar bir komite olarak birleştirilir birleşik komite adını alır. Ben de 2017-2022 periyodu için seçildim. Orada kısmetse ülkemiz adına bir yerimiz olmuş olacak” diye konuştu.
Komitelerde yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Türkez, “Güncel bir örnek verecek olursak yakın zamanda sürülebilir çikolata ürünleri ve yağlar çocukların sağlığını tehdit eder mi etmez mi, içerisinde yer alan kimyasalların varlığı nedir. Böyle ulusal bir problem olduğu zaman Dünya Sağlık Örgütü bu problemlerle ilgili öncelikli bir çağrıya çıkara dünya genelinde veri toplar. Bu konuyla ilgili deney ve araştırma yapmış bilim adamlarının sonuçlarını toplar ondan sonra bu sonuçları derleyerek komitenin önüne koyar. Komite de bu konuda alınması gereken tedbirleri sorar. İşte bu gıda ürününün üretim basamağında mı, hammadde de mi, ambalajlamada mı bir sorun var yoksa raf sürelerinde mi sorun var buna bakar. Çünkü dünya genelinde iyileşen bir gıda kodeksi geliştiriliyor. Benim asıl çalışma alanım aslında gıdalar ve gıda mühendisliği alanı değil fakat komitede ben kanserojen risk değerlendirme uzmanı olarak yer alıyorum. Dolayısıyla bizim tüketmiş olduğumuz ürünlerde meydana gelebilecek kanserojen ya da genetik hasar yapabilecek kimyasalların risk değerlendirmelerini yaparız. Biz buna bağlı olarak yasal düzenleme için tavsiye kararı düzenleriz. Bu kararımızı da Dünya Sağlık Örgütü web sayfasından okuyuculara ve gıda ajanslarına bildiririz” dedi.
Yaptıkları çalışmalarda her daim milli menfaatleri ön planda tuttuklarını ifade eden Hasan Türkez, “Çalışmalarımızda hep milli menfaatimizi öne çıkaracak konular seçtik. Ben doktora tezinde boru çalışmaya başladım ve kariyerimin her aşamasında da bor biyolojisi çalıştım. Ardından bor biyolojisiyle nano teknoloji konseptini kesiştirerek bor-nano teknolojisi ve en son olarak beş yıldır da uluslararası ekiple beyin tümörleri ile Alzheimer hastalığına yönelik ilaç arge çalışmaları yaptım. Bu konuda uluslararası süreçte yürümekte olan bir patentimiz, bir tıbbi cihazımız ve bir de son aşamada beyin tümörlerine önceki yıllarda geliştirdiğimiz orijinal formülasyonu var. Prostat ve beyin tümörlerine yönelik çalışmalarımız var. Uluslararası bir ekibimiz var.” şeklinde konuştu.
Borla ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Hasan Türkez, “Yıllar öncesinde literatürde çok ciddi anlamda çalışmalar yoktu. 2005 yılında borla ilgili ilk çalışmamı yaptığım zaman çevremizdeki hocalarımız dedi ki ‘Borla ilgili çalışıyorsunuz ama bunu yayınlatamazsınız’ yani eğer borla ilgili önemli bir sonuç alırsanız bu sonucu yayınlamazlar dediler. Boru kötüleyecek sonuç alırsanız yayınlanır dendi. Türkiye bor rezervinde bir numaradır. Dünya rezervinin yüzde 72’si Türkiye’dedir. Daha da önemlisi farklı ülkelerdeki borlar tüketildiği için Türkiye’nin yüzdesi de artıyor. Osmanlı’nın son dönemlerine baktığımızda yıllarca alçı taşı denilerek yurtdışına bor götürmüşler ve biz bunu fark edememişiz. Boru bizden çok farklı şekilde götürmüşler. Bugün bor 400’ün üzerinde sanayide ham madde olarak kullanılıyor. Kanser tedavilerine varana kadar bor kritik bir önemde. Borda aslında ciddi anlamda bir mucize var ama insanlar bunu yeni keşfediyor” diye konuştu.
“Avrupa boru itibarsızlaştırmaya çalıştı”
Avrupa’nın boru değersizleştirmek için çeşitli lobi faaliyetleri yürüttüğünü vurgulayan Türkez şunları söyledi: “2007 yılında Avrupa Kimya Bürosu borun kısırlık yapıcı olduğuna yönelik bir karar aldı. Böyle olunca da sizin için değerli olan, satarken para kazandığınız bir ürün bir anda Avrupa tarafından bir zehir gibi ortaya konarak değersizleştirilmeye çalışılıyor. O dönemler bu konuyu Türkiye’de bir avuç insan fark etmiştik. Gözbebeğimiz dediğiniz ürünü elin yabancısı tutup kötülüyordu. Bunu siz kavga ederek ya da tartışarak anlatamazdınız. Lobi faaliyetleri dahil olmak üzere perde arkasında bir sürü çalışmalar vardı. Biz o dönemlerde genetik etkileri üzerine doktora tezimizle karşıt bir tez oluşturduk. Allaha şükür mutojen ve kanserojen gibi bir noktaya getirmediler. Hem bizim hem de diğer üniversitelerimizin ürettiği kapı gibi kanıtlar vardı. Bana göre bor çalışmak milli bir görevdir”
“Yakın zamanda bor mikrobesin olacak”
Borun insan fıtratında yer aldığını ekleyen ETÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Türkez, “Boru suya katıp içtiğimizde şifa kaynağı olacak algılamasına yönlendirmeyelim kimseyi. Biz boru zaten farklı besinler yoluyla alıyoruz. Yapmış olduğumuz taramalar esnasında kuru kayısı, kuru erik, badem ve avokadoda ciddi anlamda bor var. Zaten insan vücudunda bor azaldığı zaman bir takım sistemler problem verebiliyor. Bor düzeyiniz azaldığı zaman bazı fonksiyonlarınızda kayıp olabiliyor. Ben zannediyorum ki yakın zamanda bor insanlar için mikro besinlerden biri olacak.” dedi.