Türkiye’de iktisadi yapıda bölgesel dengesizliğin yüz yıllardır süre geldiğini kayda geçen Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Karabulut, çözüm noktasında önerilerde bulundu. Karabulut, “Türkiye’de bölgesel dengesizlik ve bu konu hakkında yapılabilecekler tartışılmalıdır. Çünkü Türkiye’de bölgesel dengesizliğin dünyada olduğu gibi önemli bir sorun olduğunu biliyoruz. Bu durum Osmanlı’dan bu yana süregelen bir sorun” diye konuştu
OSMANLIDAN BUGÜNE SORUN AYNI
Osmanlı döneminde de yatırımın batı yoğunluklu olduğunu dile getiren Karabulut, “Şimdi tabi tüm dünyada bölgesel gelişmişlik farkları var. Gelişmiş ülkelerde bölgesel gelişmişlik farklılığı daha az, az gelişmiş ülkelerde ise ya da gelişmekte olan ülkelerde bu fark daha çoktur. Biz kendi tarihimiz açısından baktığımızda Osmanlı’dan bu yana bölgesel dengesizliğimiz hep süregelmiştir. Osmanlı16-17’inci yüzyıla kadar dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisiydi. Gelir dağılımı bozukluğu da çok yoktu. Bunun anlamı şudur, demek ki Osmanlı’da tarımsal faaliyetle uğraşan ya da halkın büyük bir bölümü kırsal nüfustan oluşuyor. Bu tarz nüfusa sahip olan bir ülkede zaten çok fazla bir gelir dağılımı farkı olmaz. Çünkü aşağı yukarı herksin yaşam standardı aynıdır. Fakat sanayi devriminden sonra artık olayalar farklı bir boyut kazanıyor. Bildiğiniz üzere Osmanlı’nın çöküşü sanayi devrimindeki gelişmeleri kendi yapısına adapte edememesinden kaynaklıyor. Bu sebeple 20’inci yüzyıla baktığımız zaman Osmanlı’da ki gelir dağılımı bölgeler arasında farklılaşmış. Bunu temel sebebi azınlıkların sanayiye hâkim olmasıdır. Yani Osmanlı döneminde Türkler sanayi sektöründe yüzde 15 oranında işçi ve sermayedar olarak pay tutuyorlar. Yani sanayi yüzde 85 oranında azınlıkların kontrolünde. Bu azınlık dediğimiz kesimde genel olarak Marmara ve Ege Bölgesinde sanayi ile uğraşıyor yine sanayinin hammadde ve ana malının o bölgede yoğunlaştığını söylemek mümkün. Ulaşım ve pazarlarda o bölgeye yakın olduğu için sanayi o dönem ortada odaklanmış” şeklinde konuştu
BUGÜNDE YATIRIM BATI YOĞUNLUKLU
Osmanlı’dan bugüne gelen Karabulut, günümüzde bölge ve Erzurum iktisadi yapısında pek bir değişimin olmadığını, sorunun aynen devam ettiğini vurguladı. Karabulut, “Şimdi o dönemi alıp günümüze yani 2017’ye getirdiğimizde durumun hiçte farklı olmadığını görmekteyiz. Sadece bir değişiklik var; artık Türkiye’de sanayi azınlıkların kontrolündedir demek çok güç. Türk sermayeciler ve Türk sermayedarlar da çoğunlukta. Ama yoğunlaşma yine Marmara ve Ege Bölgelerinde. Osmanlı döneminde sanayinin bu bölgelerde yoğunlaşmasının ana sebepleri hemen hemen günümüzde de yine geçerliliğini koruyor. Peki, bu nedenlere bakacak olursak, Doğu Anadolu Bölgesinde iklim ve coğrafik koşulların uygun olmaması bu sebeplerin başında yer alıyor. Doğu Anadolu Bölgesi Türkiye’nin en dağlık Bölgesi, en sert iklimin yaşandığı bölge dolayısıyla sanayiciye bir kısım ilave masraflar çıkaran bir bölge olduğu için sanayici buradan uzak durmakta ve bu gelir dağılımından payı azaltabilmektedir. 2’inci önemli husus ulaşım imkânlarının çok güç bir bölgesi olması Doğu’nun geri kalmasında ve gelir dağılımından az pay almasında önemli bir husustur. Bu bahsettiğim konular genel olarak Türkiye’de bölgesel dengesizliğin ana sebepleri olarak sayılabilir” ifadelerine yer verdi.
PAZAR POTANSİYELİ DİKKATE ALINMALI
Doğu Anadolu Bölgesi’nin sanayi açısından nasıl geri kaldığını birkaç rakamla açıklayan Karabulut, “Örneğin bölgede sanayi deki istihdam oranı yaklaşık yüzde 2,5 civarındadır. Ancak Türkiye’de bu oran Doğu Anadolu Bölgesi’nin nerdeyse 10 katı fazladır. Hatta daha da fazla demek mümkün. Dolayısıyla Doğu Anadolu Bölgesi’nde sanayi eksikliğini tamamlamak ve bunu artırmak gerekir. Sanayi sektörünü artırırken, bu sektörün ürettiğini satabilecek pazar imkânlarına bakmak lazım. Doğu’nun gelişmesini sağlamak istiyorsak, gelir dağılımından daha üst bir gelir elde etmesini istiyorsak buradaki Pazar potansiyelini dikkate almak zorundayız. Bunlardan bir tanesi İran pazarıdır. Hem sınırımızda olan bu pazarın yaklaşık 82 milyonluk coğrafyasının ve 1 milyon 640 kilometre kare civarında olan büyük bir potansiyeli var. Diğer taraftan Gürcistan pazarı var, yaklaşık 5 milyonluk bir pazar ve yine 450 binlik Nahcivan ve buna bağlantılı bir şekilde yaklaşık 9 milyonluk Azerbaycan pazarı var. Tabi birde bunların arka planlarında yer alan Orta Asya pazarları var. Tüm bunlar dikkate alındığında Doğu Anadolu Türkiye’de müthiş bir pazar potansiyeli yakalayabiliyor. Bunu 2005 yılından beri vurgulamama rağmen gelişmeler var fakat istenilen düzeyde konuyla alakalı bir çalışma yok.” şeklinde tespitlerini paylaştı.