Selçuklu ve Osmanlı döneminde Çifte Minareli, Yakutiye, Ahmediye, Kurşunlu, Pervizoğlu, Şeyhler ve Kadıoğlu Medreseleri’nde yüzlerce bilim adamı ve alimin yetiştiği kent, bu hüviyetini günümüzde de sürdürmektedir.
ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE
Anadolu Selçuklu hükümdarlarından Birinci Alaaddin Keykubat’ın kızı Huvand (Huand) Hatun zamanında yaptırıldığı tahmin edilen Çifte Minareli Medrese’ye bunun için da Hatuniye Medresesi’de denilmektedir. 1285 - 1290 yılları arasında yaptırıldığı tahmin edilen Çifte Minareli Medrese, avlulu, 2 katlı, 4 eyvanlı medrese tipinin anıtsal bir örneğidir. Bütünüyle 38x48 m2’lik bir alanı kaplayan medresenin kuzey cephesine hâkim taçkapısı başlı başına bir sanat şaheseridir. Taç kapıdan avluya geçilir. İnce uzun avlunun etrafı sütunlarla çevrilidir. Öğrenci odaları avlunun etrafında yer alır. Güneydeki eyvana bitişik bir kümbet vardır. Kümbet kübik bir kaide üzerine poligonal bir gövde ve konik külahtan oluşmaktadır. Portal nişi oldukça derin ve üzeri mukarnaslarla örtülmüştür. Kapıyı değişik genişlikte palmet motifli beş silme çerçevelemiştir. Sağda ve solda iki gömme sütuncuk yer alır. Geniş silmelerden en dıştakinde bir vazocuk içerisinden çıkan stilize bir hayat ağacının kapıyı kuşattığı görülür. Taç kapının sağında ve solunda iki taraflı olmak üzere dört tane kabartma ele alınmıştır. Kalın birer silmenin çevrelediği bu panolardan sağdakinde çift başlı kartal panosu bulunmaktadır. Çifte Minareli Medrese’de kullanılan geometrik süslemeler daha çok avludaki sütun gövdelerinde, eyvanların cephelerinde, öğrenci odalarının kapı silmelerinde görülür. Bitkisel bezeme ise, taç kapıda avlu sütunlarının birbirine bağlayan kemerlerin yüzlerinde ve kümbetin içinde karşımıza çıkar. Bugün kısmen tahrip olmuş 16 oluklu firuze rengi çini kakmalı tuğla minarelerin kürsüleri dikkati çeker.
YAKUTİYE MEDRESESİ
Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan Yakutiye Medresesi, İlhanlılar zamanında Gazanhan ve Bolugan Hatun adına, Cemaleddin Hoca Yakut Gazani tarafından 1310 yılında yaptırılmış. Selçuklu dönemi mimarisinin Erzurum'daki anıtsal yapılarından biri olarak dikkat çekmektedir. Tuğla minaresindeki özgün çini süslemeleriyle hayranlık uyandırır. Bu eşsiz minarenin birinin başı yukarıda, öbürününki aşağıda olmak üzere stilize lale biçiminde yuvalar halinde çini mozaik süslemeleri bulunmakta. Her yuvadaki çini süslemeler dönemin mimarî zevkini gözler önüne serer. Yapı dört eyvanlı kapalı avlulu medreseler grubundadır. Eyvanlar arasında hücreler yer almaktadır. Batı eyvanı değişik bir tarzda ele alınarak iki katlı inşa edilmiştir. Güney eyvanı mescit olarak planlanmış ve bu eyvanın her iki duvarına mermer vakfiye kitabesi yerleştirilmiştir. Orta avlunun üzeri mukarnaslı bir kubbeyle örtülmüştür. Doğu eyvanın bitiminde içinde mezar bulunmayan bir kümbet yer almaktadır. Medresenin dışa taşkın taçkapısı ve iki köşesindeki minareleriyle kurulan denge, yapının bütününde de cepheye karşılık kümbet yerleştirilerek sağlanmıştır. Bu da mimarlığın Selçuklu Döneminde bilimsel metotlarla yapıldığını göstermesi bakımından önemlidir. Ancak köşelerdeki minarelerden biri şerefeye kadar, diğeri kaideye kadar yıkılarak üzeri konik külâhla kapatılmıştır.
Cephede yer alan bitkisel, geometrik motifler ve sembolik tasvirlerde de denge ve simetriye önem verilmiştir. Gerek taçkapısındaki ve hücre kapılarındaki süslemeler gerekse minaredeki çini süslemeler o dönemde, sanatta gelinen noktayı ve sanata verilen önemi göstermektedir. Taçkapısının her iki yüzünde, silme kemerler içerisinde altta ajurlu bir küre, hayat ağacı, her iki taraftaki pars figürleri ve üstte çift başlı kartal, Selçuklu Döneminde dini inançların anlatımını da içeren ve bazı farklılıklarla değişik yapılarda karşımıza sık sık çıkan bir semboldür.
AHMEDİYE MEDRESESİ
Erzincankapı semtinde, Murat Paşa Mahallesi'nde, Murat Paşa Camisi’nin doğusunda bulunan Ahmediye Medresesi, kitabesindeki bilgilere göre Ahmet bin Ali bin Yusuf darülhadis olarak 1314 yılında yaptırmıştır. Girişin kuzeydoğu köşesindeki oda lentosu üzerinde kısmen harap olmuş sülüs yazılı üç satırlık bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabeden de medresenin İlhanlılar devrinde yapıldığı öğrenilmektedir. 13. ve 14. yüzyıl kapalı avlulu medrese tipinin bir örneği olan, 16.50 x 9.75 metre ölçüsünde dikdörtgen planlı medresenin avlusunun çevresinde medrese odaları simetrik olarak sıralanmıştır. Avlunun üzeri manastır tonozları ile örtülmüştür. Avlunun her kenarında ikişer medrese odası yer almıştır. Avluya açılan iki eyvanın köşelerine yerleştirilen sütunlar bitkisel bezemelerle kaplanmıştır. Bu yönden Yakutiye Medresesindeki sütunlar ile büyük bir benzerlik gösterirler. Girişin karşısına gelen eyvandaki mihrap burasının aynı zamanda mescit olarak kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca kuzey cephe duvarında görülen mihrap daha önce burada bir cami olduğuna işaret etmektedir. .Burada bulunan minare 1940’lı yıllarda yapılmıştır.
ŞEYHLER MEDRESESİ
Şeyhler Mahallesi’nde, Şeyhler Camisi’nin yanında bulunan Şeyhler Medresesi, kesme ve moloz taştan yapılmıştır Giriş kapısı üzerindeki mermer, dört satırlık kitabesinden Şeyh Mustafa Efendi tarafından 1760 - 1761 yılında yaptırıldığı öğrenilmektedir
Dikdörtgen medresenin doğu yönünde giriş kapısı bulunmaktadır Dikdörtgen bir avlunun etrafında on iki hücresi bulunmaktadır Bu hücrelerden ikisinin girişi doğu cephesinde, üçünün girişi de kuzey duvarındadır Kuzeydoğudaki hücreye ise doğudaki hücrelerin içerisinden geçilerek girilmektedir
KADIOĞLU MEDRESESİ
Erzurum İspir ilçesindeki Kadıoğlu Medresesi, kitabesindeki bilgilere göre Kadızade Efendi tarafından 1725 - 1726 yılında yaptırılmıştır. Klasik Osmanlı medrese tiplerinden biraz farklı olarak dikdörtgen planlı olan medrese kesme taştan yapılmıştır. Giriş kapısından küçük bir avluya girilmekte olup bu avlunun etrafında 10 medrese hücresi bulunmaktadır. Medrese hücrelerinde Ocaklar ve nişler yer almaktadır.
PERVİZOĞLU MEDRESESİ
Pervizoğlu Camisi’ne bitişik olan Pervizoğlu Medresesi, 1716 yılında cami ile birlikte yaptırılmıştır. Pervizoğlu Medresesi’nden günümüze yalnızca iki hücre ile güney doğu köşesindeki bir hücre ayakta kalabilmiştir. Bu hücrelerin üzerleri beşik tonozlarla örtülüdür.