AHMET TOPAL
ANKARA (İHA) - Başbakan Erdoğan, partisinin Meclis Grup Toplantısında yaptığı konuşmada terör sorununun çözümüne yönelik değerlendirmelerde bulundu. Acılar üzerine gelecek inşa edilemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Biz istikbalimizi acılar üzerine değil, umutlar üzerine inşa edeceğiz. Diyarbakırlı kardeşim, Çankırılı kardeşim yüreğindeki yarayı gel beraber tedavi edelim. Silahı aradan çekelim, Sıkılı yumrukları aradan çekelim" dedi. Irkçılığın asabiyet olduğunu dile getiren Erdoğan, "Asabiyet şeytandandır. Irkını, kavmini, kafatasını övmek, onunla böbürlenmek, yaratılanı ırkından dolayı aşağılamak şeytandandır" değerlendirmesini yaptı.
BDP'ye yeni süreçte sağduyulu ve cesur olması tavsiyesinde bulunduklarına işaret eden Erdoğan, siyasetin ancak baskılara karşı cesur bir duruş sergilemekle başarıya ulaşabileceğini söyledi. BDP'nin çözümden yana olmayan tavrını eleştiren Erdoğan, elinde silah dağlarda askerlere namertçe pusu kuranları savunmanın, onlara yönelik operasyonları eleştirmenin çözümü isteyen içten bir tavır olmadığını vurguladı.
"ACILAR ÜZERİNE BİR GELECEK İNŞA EDİLMEZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçmişte yaşanan acıları diri tutarak sağlık bir gelecek inşa edilemeyeceğini söyleyerek, "Açık yüreklilikle, samimiyetle, içtenlikle diyorum ki, Diyarbakırlı kardeşim yüreğindeki yarayı gel beraber tedavi edelim. Çankırılı, kardeşim yüreğindeki yarayı birlikte tedavi edelim. Silahı aradan çekelim, sıkılı yumrukları aradan çekelim" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'de gerçekleşen grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasının başında ekmek israfına dikkat çeken ve bütün vatandaşları israfa karşı dikkatli olmaları gerektiği noktasında uyaran Erdoğan, "Aziz milletimin ekmek kullanımı konusunda çok daha duyarlı olmasını rica ediyorum" diye konuştu.
"Biz ekmeğe nimet diyenlerdeniz. Ve hatta büyüklerimiz bize 'sakın ha ekmeği bıçakla kesmeyin' diye nasihatte bulunurlardı" diyen Erdoğan, daha sonra geçen hafta Ankara'da yapılan açılışlar ile Gaziantep ziyaretinde gerçekleşen açılışlar ve görüşmelere değindi. Sis nedeniyle İslahiye'ye gidemediklerini fakat en kısa sürede orayı da ziyaret edeceklerini anlatan Başbakan Erdoğan, Nizip ziyareti ile ilgili olarak ise, "Nizip görülmeye değerdi. Caddeler boyunca farklı bir heyecanı gördük" dedi. Nizip'te büyük bir coşku ile karşılandığını dile getiren Erdoğan, Suriyeli sığınmacıların bulunduğu kampı ziyaret ederek oradaki ikiz bebekleri sevdiklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan Nizip ziyareti ile ilgili konuştuğu sırada ise ekrana Nizip ziyaretinden görüntüler yansıtıldı. Başbakan Erdoğan konuşmasına ara vererek bir süre ekrana yansıtılan ziyaret görüntülerini izledi.
"TEK SEBEP TERÖR"
Başbakan Erdoğan daha sonra Gaziantep'in gelişmişliğine vurgu yapan bir konuşma yaptı. Gaziantep'in 81 vilayet içinde çok farklı bir kalkınmayı gerçekleştirdiğini ifade eden Erdoğan, Gaziantep için, "Hem kazanan hem de Türkiye'ye kazandıran bir şehrimiz oldu" dedi.
Gaziantep'in şuan 6'ncı ve 7'nci organize sanayi bölgelerini kurmaya hazırlandığını kaydeden Erdoğan, ayrıca Gaziantep'te 3 tane üniversite olduğunu, 4'üncü üniversitenin de yolda olduğunu belirtti. Diğer illerin ise yerinde saydığını, bir türlü kabuğunu kıramadığını söyleyen Erdoğan, bazı illere geçmişteki ihmalleri telafi için pozitif ayrımcılık uygulayarak daha fazla kaynak ayırmalarına rağmen ayağa kalkamadıklarına gönderme yaptı.
Diğer illerin neden Gaziantep kadar gelişemediğini soran Erdoğan, bunun altında yatan en büyük nedenin ise terör sorunu olduğuna dikkat çekti. "İşte terörün bu bağlamda artık çok daha güçlü bir şekilde sorgulanması gerekiyor" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Tek sebep burada terör. Gaziantep'in büyümesinde, kalkınmasında sahip olduğu potansiyeli değerlendirmesinde en önemli etken hiç kuşkusuz, şehirdeki barıştır, istikrardır, güvenliktir ve kardeşliktir. Adıyaman'ın, Şanlıurfa'nın, Adana'nın kaydettiği başarıda huzur ve kardeşlik yine çok önemli etken olmuştur. Hatay, Osmaniye, Kilis, Malatya, Elazığ’ı kardeşlik hukukunu en güçlü şekilde muhafaza ederek karşılıklı saygı ve hoşgörüyü yücelterek onlarda bugünlere ulaşmıştır. İnşallah daha iyi olacak. Kabuğunu kıramayan, potansiyelini harekete geçiremeyen, yoğun kamu yatırımlarına, yoğun teşviklere rağmen atılım yapamayan illerimiz işte terörün bu noktadaki engelleyici yolunu çok samimi şekilde sorgulamalıdır."
"CHP DÖNEMİNDE KAPATILAN CAMİLER, BELLİ BİR ZÜMRENİN DEĞİL TOPYEKÜN HALKIN CAMİLERİYDİ"
Başbakan Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde ise 1980'li yıllarda Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde Kürt vatandaşlara yapılan muameleleri anlatarak, bu davranışların terörün çıkmasına sebebiyet verdiğine vurgu yaptı. AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte ise bu durumun ortadan kalktığını söyleyen Erdoğan, "Kürt kardeşlerim bize hep şunu söylediler; 'kaldırın şu olağanüstü hali biz başka bir şey istemiyoruz'. Kaldırdık olağanüstü hali ama maalesef yine herhangi bir şey yok. AK Parti ile birlikte işkenceye sıfır tolerans başlamıştır. Kimse şunu söyleyemez; 'işkence yapılıyor' diye. Çünkü bu konuda kararlılığımız sınırsızdır. AK Parti ile birlikte başta dil olmak üzere kültürel haklar üzerindeki baskı ve sindirmeler sona ermiştir" diye konuştu.
CHP DÖNEMİNDE YAPILAN YANLIŞLAR
CHP döneminde yapılan yanlışlara da vurgu yapan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"CHP döneminde belli zamanlarda yapılan hataları telafi etmek, o hataları sorgulamak, o hatalarla yüzleşmek için de çok samimi bir gayret içindeyiz. CHP dönemlerinde kapatılan; ahırlar, depoya, müzeye çevrilen camiler belli bir kesimin, belli bir zümrenin camileri değil, topyekün bu milletin camileriydi. Aslından Türkçe'ye çevrilen, yıllarca Türkçe okunan ezan belli bir kesimin değil, bütün bu milletin, bütün bu ümmetin ezanıydı. Sadece belli bir kesimin kitapları değil; sağda, solda birçok kitap yasaklandı, toplatıldı. Sadece belli bir dilde yazılmış kitaplar, dergiler, kasetler, plaklar değil, her dilde kitaplar, dergiler, plaklar yasaklandı. İki ayrı uçta olmalarına rağmen Nazım Hikmet de, Necip Fazıl da, Kemal Tahir de, Mehmet Akif de devletin hışmına uğradı, devlet tarafından dışlandı, ötelendi, horlandı. Statükocular devlet karşısında öz evlat muamelesi görürken, halka üvey evlat muamelesi yapıldı. Seçkin zümreler devlet karşısında birinci sınıf kabul edilirken, diğerleri toptan ikinci sınıf insan kabul edildi. İşte AK Parti iktidarı 2002'den itibaren bu gidişe 'dur' demiş, bu gidişi tersine çevirmenin, normalleştirmenin mücadelesi içinde olmuştur. Biz Cumhuriyeti demokrasi ile güçlü ekonomi ile aktif dış politika ile güçlendirmenin mücadelesini verirken, Cumhuriyet döneminde de zaman zaman ortaya çıkan hatalarla da cesur bir şekilde yüzleşen bir iktidar olduk. Biz 'insan devlet için vardır' demiyoruz, tam aksine 'devlet insan için vardır' diyoruz. Bizim farkımız bu. Dini ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, dili, ırkı, ideolojisi, fikri, geliri ne olursa olsun bizim için insan insandır. Bizim için herkes ama herkes devlet karşısında birinci sınıf vatandaştır."
"DİYARBAKIRLI KARDEŞİM, YÜREĞİNDEKİ ACIYI GEL BERABER TEDAVİ EDELİM"
Başbakan Erdoğan, geçmişte yaşanan acıların diri tutularak bu acıların unutulmayacağını söyledi. Diyarbakırlı vatandaşlara da seslenen Erdoğan ayrıca muhalefet partilerinin açıklamalarına da tepki gösterdi. Başbakan Erdoğan şunları söyledi: "Acılar üzerine bir gelecek inşa edilmez, geçmişin acıları diri tutularak sağlıklı bir gelecek imar edilemez. Acılardan, nefretten, öfkeden yola çıkarak kardeşlik hukuku yüceltilemez. Elbette yaşanılan acıları unutmayacağız ve unutturmayacağız. Elbette yapılan yanlışların üzerine cesaretle gidecek ve onları sorgulayacağız. Ama biz istikbalimizi acılar üzerine değil umutlar üzerine inşa edeceğiz. 2002 öncesine ait, kimin ne acısı varsa o acıyı paylaşıyoruz, o acıyı ortak acımız olarak görüyoruz. Ama 2002 sonrasında 10 yıl boyunca olduğu gibi bundan sonra da acıların değil, umutların şekillendirdiği bir istikbale yürümek istiyoruz. Açık yüreklilikle, samimiyetle, içtenlikle diyorum ki, Diyarbakırlı kardeşim yüreğindeki yarayı gel beraber tedavi edelim. Çankırılı, kardeşim yüreğindeki yarayı birlikte tedavi edelim. Silahı aradan çekelim, sıkılı yumrukları aradan çekelim. Öfkenin, nefretin dilini aradan çekelim ve geçmişin acılarıyla hep birlikte el ele omuz omuza yürüyelim. Varsın birileri kardeşliğe inanmasın, varsın birileri acıları istismar etmeye, acılar üzerinden rant sağlamaya çalışsın. Yine bu sabah yavru muhalefet baktım verip veriştiriyor. Hakaret aman yarabbim diz boyu. Kim buna kılavuzluk yapıyor bilemiyorum. Ama dedim ya cevap vermeyeceğim. Cevap vermeyeceğim için üzerinde durmayacağım. Ve onların dilinden hukuk anlar, onları hukuka havale edeceğim. Çünkü bu ülkede ne ana muhalefet, ne yavrular muhalefet olarak ürettikleri bir şey yok. Bunların dili maalesef sövmeyle eş değer. Başka bir şeyden anlamıyorlar. Ve bizi ne yazık ki yanlış kılavuz seçtikleri için o yanlış kılavuzlarının onlara öğrettiği yolda değerlendirme yapıyorlar. Onun için de cevap yok, onların cevabını hukuk versin."
-"SİZ AKLINIZI KİRAYA MI VERDİNİZ YAHU"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Paris'te 3 PKK'lı kadının öldürülmesinin ardından BDP'nin hükümeti ve devleti hedef alan açıklamalarının ilkeli bir duruş olmadığını söyleyerek, "Olay aydınlatıldığında daha ilk andan itibaren hükümeti ve devleti itham edenler, mahcup olacak, özür dilemek ve gerçekle yüzleşmek noktasında yen bir samimiyet testine maruz kalacaklardır" dedi.
Başbakan Erdoğan, Kur'an-ı Kerim'den örnek göstererek, ırkçılık yapanları şeytana benzetti. Başbakan Erdoğan şöyle konuştu: "Bakınız değerli kardeşlerim, Kuran'ı Kerim'de bütün ayrıntılarıyla izah edilen son derece ibretlik bir vakadır. Allah meleklere, 'Adem'e secde edin' dediğinde bütün melekler bildiğiniz gibi secde ettiler. Ama şeytan secde etmedi. Çünkü o çok kibirliydi ve kibirlendi. Şeytan, 'ben Ademden hayırlıyım. Beni ateşten yarattın onu ise çamurdan'. İşte ırkçılık budur. Ve öyle başlamıştır, böyledir. Irkçılık asabiyet, asabiyet ise şeytandandır. Irkını, kavmini, kafatasını övmek, onunla böbürlenmek diğerlerini, diğer yaratılanları aşağılamak şeytandandır. Biz başka yerden kaynak aramayacağız. Benim Kürt kardeşimin de Türk kardeşimin de kaynağı aynı kaynaktır. Onun için biz yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz. Bunu defaatle söyledik, söylüyoruz."
Başbakan Erdoğan bu sırada ise konuşmasına ara vererek kendisine verilen notu okudu. Erdoğan önüne konulan notu okuduktan sonra ise konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bizi öz değerlerimizden uzaklaştırmaya çalışanlara karşı hep birlikte dikkatli olacağız. Bize şeytanın başlattığı o asabiye, o ırkçılık duygusunu aşılamaya çalışanlara karşı evet, şimdini altını çiziyorum, 'Recmedilmiş şeytandan Allah'a sığınırım' diyerek uzaklaşırız. Eğer istikbali acılar ve acıların sebep olduğu farklılıklar üzerine inşa edersek, şeytan ve şeytanın izinden gidenler kazanır, biz ise kaybederiz. İşte onun için istikbali, ortak kaynaklarımız, ortak değerlerimiz ve ortak tarihimiz üzerine inşa edeceğiz. Şeytan ve şeytanın izinden gidenler kaybedecek, inşallah tek bir millet olarak, kardeş olarak kazanan biz oluruz."
"BENİM MİLLETİM, IRKÇILIĞIN ŞEYTANİ BİR DUYGU OLDUĞUNU BİLİYOR"
Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin 75 milyonu birlikte kucakladığını, her iki kişiden birinin oyunu aldığını söyleyerek, "Bu ülkede AK Parti varken, AK Parti her iki kişiden birinin oyunu alırken hiç kimse çıkıp da 'şu bölgenin, şu etnik grubun, şu ırkın partisi biziz' diyemez" şeklinde konuştu.
"Benim aziz milletim ırkçılığın çok şeytani bir duygu olduğunu çok iyi biliyor. Ve ırkçı siyasetle arasına mesafe koyuyor" diyen Başbakan Erdoğan, "Aynı şekilde bu millet 75 milyonu bir ve beraber olarak kucaklayan, 75 milyonu bir ve kardeş gören AK Parti'ye her seçimde artan oy oranıyla teveccüh gösteriyor. Bugün çıkıp da, 'şu ırkın, şu etnik kökenin temsilcisi biziz diyenler, dikkatinizi çekiyorum; Türkiye'yi 2002 öncesine götürmek, Cumhuriyet döneminde zaman zaman yaşanan yanlışları tekrar tekrar yaşatmak özlemi içinde olanlardır. Vesayet sistemi AK Parti ile çökerken bazı siyasi partilerin baskı ile sindirme ile, yasaklama ile, tehditle yeni vesayet yaratma çabasına girişmesi beyhude bir çabadır. CHP'nin tek parti zulmünü iliklerine kadar yaşamış bu millet, Doğu'da, Güneydoğu'da yeni bir CHP'nin, yeni bir CHP zihniyetinin oluşmasına da inanıyorum ki müsaade etmeyecektir" şeklinde konuştu.
"O POLİSİMİZİN KANINI YERDE Mİ BIRAKACAĞIZ?"
Başbakan Erdoğan konuşmasının bir bölümünde ise BDP'ye yüklendi. BDP'nin bu yeni süreçteki açıklamalarını eleştiren ve samimi davranmamakla suçlayan Erdoğan, BDP'nin terör örgütüne yönelik gerçekleşen operasyonlara karşı yaptığı açıklamalara da sert tepki gösterdi. Başbakan Erdoğan şunları kaydetti:"Bakın biz BDP'ye özellikle de bu yeni süreçte sağduyulu olması, soğukkanlı olması, cesur davranması yönünde tavsiyelerimizi ilettik ve iletiyoruz. Siyaset baskılara karşı cesur bir duruş sergilemekle başarıya ulaşır. Siz aklınızı kiraya mı verdiniz yahu? İradenizi kiraya mı verdiniz? Madem siyaset yapacaksınız bunu onurunuzla yapın. Kendi iradenizi ortaya koyun. 'Yok şuradan talimat gelecek, yok buradan talimat gelecek. Ee o talimatı beklememiz lazım'. Sen nesin o zaman? Sen nesin? Şu parlamentonun altında o zaman ne işin var? Siyaset zor zamanda zor kararlar almakla çözümün bir aracı olabilir. Kendi parti kitlesini mutlu etmek, tatmin etmek için sorumsuzca açıklama yapan siyaset gün gelir gerçekle yüzleşir ve mahcup olur. Biz BDP'nin daha en başından itibaren öldürmenin değil, yaşatmanın yanında yanında durmasını bekledik, bunu arzuladık. Terörü, teröristi, teröristin öldürme hakkını savunmasını değil, yaşama ve yaşatma hakkını savunmasını bekledik. Bakıyorsunuz bu yeni süreçte de, bu devam eden çözüm sürecinde de kendi fanatik kitlesine şirin görünmek kaygısıyla teröristin öldürme hakkını savunuyor. O terörist Mardin'de bir polisimizi alçakça şehit ederken, güvenlik güçlerinin operasyonlarını eleştirmek samimi bir duruş değildir. Şuanda işte o polisimizi şehit edenlerle Derik'te o dağlarda, şuanda polisimiz çatışma halinde. Buraya girerken aldığım bilgi. Ne yapacağız, çatışmayacak mıyız? Onların izlerini sürmeyecek miyiz? O polisimizin kanını yerde mi bırakacağız? O şehitler, o bir buçuk yaşındaki Musab'ın gözyaşlarını biz ne yapacağız?
Sonuna kadar onun izini sürmeye onlara gereken cevaabı vermeye mecburuz. Bu bizim sorumluluğumuzdur. Elinde silah dağlarda bizim askerimize namertçe pusu kurnaların hakkını savunmak, onlara yönelik operasyonu eleştirmek çözümü isteyen içten bir tavır değildir. Biz çözümden yanayız, ama çözümden yanayız derken kusura bakmayın terör estirenler bu çözüm sürecini baltalamak isteyenler bizden anında cevabını alırlar. Samimiyseniz, dürüstseniz bırakırsınız silahları, ha bu ülkede yaşamak istemiyorsanız; gitmek istediğiniz ülkeye de gidersiniz. Biz bu konuda da gerekli güvenceyi, biliyorsunuz açıkladım ve daha önce sınırlarda yaşanmış olanları, yaşatmamak için elimizden geleni iktidar olarak yaparız. Ama bu milletin huzurunu, bu milletin refahını kimsenin de gölgelemeye hakkı yoktur."
"PARİSTE'Kİ OLAY OLUR OLMAZ HÜKÜMETİ İTHAM ETMEK, İLKELİ BİR DURUŞ DEĞİLDİR"
Başbakan Erdoğan, BDP'ye yönelik sert eleştirilerde bulunduğu konuşmasında, Paris'te 3 PKK'lı kadının öldürülmesini de değerlendirdi. BDP'nin olayın hemen ardından hükümeti ve devleti hedef alan açıklamalarını hatırlatarak tepki gösteren Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Paris'teki suikast olur olmaz, devleti, hükümeti itham etmek de aynı şekilde ilkeli bir duruş, ilkeli bir siyaset değildir. Paris'teki olayın aydınlanmasına ilişkin faillerin tespitine ilişkin umudun çoğaldığına inanıyorum. Olay aydınlatıldığında daha ilk andan itibaren hükümeti ve devleti itham edenler, mahcup olacak, özür dilemek ve gerçekle yüzleşmek noktasında yen bir samimiyet testine maruz kalacaklardır. Özellikle söylüyorum, çünkü biz samimiyet arıyoruz. Sorumluluk mevkiindeyiz. Samimi olanlarla bu işler konuşulur, samimi olmayanlarla neyi konuşacağız? Bize samimi görünenler geliyor, konuşuyoruz, 'peki, buyurun' diyoruz kendilerini adaya gönderiyoruz. Açık açık söylüyorum. Sen adadan döndükten sonra zehir zemberek açıklama yaparsan olmaz. Seni ortaya gönderen bir Başbakan'a, 'Kürt kardeşlerime bu Başbakan bomba yağdırıyor' dersen olmaz. Biz Kürt kardeşlerimize gönlümüzü açtık onlara bomba yağdırmadık, biz teröristlere bomba yağdırdık. Bugün de yarın da teröristlerle bu mücadelemiz aynen devam edecektir, orada taviz yok. Kararlılığımız orada aynen devam edecek."
İSTANBUL'DAKİ 3. HAVALİMANININ İHALE İLANI PERŞEMBE GÜNÜ YAYINLANACAK
Başbakan Erdoğan, konuşmasının son bölümünde ise Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin mutlaka sonuca ulaşacağını belirterek, "Kazanan mutlaka ama mutlaka kardeşlik olacaktır" dedi.
Daha önce açıkladıkları ve 'Çılgın Projeler' olarak bilinen projelerden bir tanesinin İstanbul'a 100 milyon kapasiteli 3. havalimanı yapılması olduğunu belirten Erdoğan, bu proje ile ilgili olarak ihalenin ilanının Perşembe günü yayınlayacaklarını kaydetti. "100 milyonla başlayacak havalimanının kapasitesi alan itibariyle 150 milyona kadar çıkabilecek" diyen Erdoğan, "Temenni ederim güçlü bir konsorsiyum bunu almak suretiyle, bu havalimanınızı en kısa zamanda gerçekleştirilecek" şeklinde konuştu. Kademe kademe olarak 3 ile 4 yıl gibi bir zaman zarfında bu havalimanını bitirmeyi hedeflediklerini anlatan Erdoğan, "Hemen akabinde de Kanal İstanbul projemizi de inşallah başlatacağız. Avrupa ve Anadolu yakalarında 1'er milyonluk şehirleri de onunla birlikte kurmaya başlamış olacağız. Böylece İstanbulumuz bu dev çılgın projelerle yoluna devam ederken, geçmişte Yassı ve Yaslı ada olarak anılan adaları da inşallah 'özgürlük ve demokrasi adasına' çeviriyoruz. Onun da proje çalışmaları devam ediyor" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan konuşmasının ardından ise AK Parti'ye katılan belediye başkanlarına rozetlerini taktı.