ENİSE YAPAR
ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun Ortadoğu'ya yönelik açıklamalarını eleştirerek, "Zannedersiniz ki CHP'nin Genel Müdürü Paris'te Londra'da doğdu, orada büyüdü orada yetişti. Tunceli'de doğacak, orada büyüyecek oranın kültürünü taşıyacaksın sonra çıkıp Ortadoğu'ya bataklık diyeceksin. Bu hem ırkçılık hem de kendi öz kimliğini inkardır" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Dün Hakk'a uğurladığımız bugün de toprağa verilecek olan sinemamızın senarist, yazar, mütefekkir Ayşe Şasa'ya Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. Ayşe hanım son zamanlarda verdiği röportajında 'kökleriyle barışamayan bir toplumun soylu işler yapması mümkün değil' demişti. Gerçekten de kökleriyle barışarak tarihin ve medeniyetin aydınlığında son derece önemli işler yapmış, eserler bırakmış bir sanatçımızdı, mekanı inşallah cennet olsun diyorum. Bölgemizde bir kez daha çok önemli gelişmeler yaşanıyor ve Türkiye kimi zaman doğrudan kimi zaman dolaylı olarak bu gelişmelerden etkileniyor. En son Irak'ın Musul kentine IŞİD adı verilen örgüt tarafından saldırı düzenlendi. Musul kenti örgüt elemanlarının kontrolüne geçti. Musul'da bulunan başkonsoluğumuz da IŞİD mensupları tarafından kuşatıldı ve içeridekilere kapılara açma çağrısı yapıldı. Tabii Musul'da güvenliği sağlayan Irak kuvvetleri şehri tamamen terk ettiği için başkonsoluğumuzdaki görevlilerinin içeride bulunanların can güvenliği bakımından çatışmaya girmemekten başka seçeneği bulunmuyordu. Başkonsoluğumuzda bulunan Başkonsolos, ailesi ve personelden oluşan 49 vatandaşımız başka bir yere götürüldüler ve şu anda da orada tutuluyorlar. Ayrıca o bölgede çalışmakta olan 31 TIR şoförümüz de IŞİD tarafından alıkonuluyor. Hem başkonsolosluk çalışanlarımızı hem şoförlerimizi oradan almak için çok büyük bir gayret içindeyiz" dedi.
Dışişleri Bakanlığı'nda bir kriz masasının oluşturulduğunu ve ilgili tüm birimlerle gelişmelerin anında kontrol edildiğini belirten Başbakan Erdoğan, "Irak Bakanları ile de sürekli irtibat halinde, vatandaşlarımızın kurtarılması için her türlü imkan kullanılıyor. Dışişleri Bakanlığımızdaki kriz masası aynı zamanda Irak'ta bulunan vatandaşlarımızın tahliyesini de koordine ediyor, gerekli uyarıları yapıyor. Tabii burada şu noktanın altını özellikle çizmek isterim. Elçilikler bütün personelleriyle birlikte bulundukları ülkelerin teminatları altındadır. Her ülke kendi toprakları üzerinde faaliyet gösteren diplomatik personeli adeta kendi namusu ve şerefi gibi görür ve onların can ve mal güvenliğini sağlamakla da mükelleftir. Irak'ta merkezi hükümet maalesef bunu başaramamış, Musul'daki başkonsolosluk binamızı ve oradaki personeli koruyamamıştır. Bu tür talihsiz hadiseler zaman zaman başka ülkelerin de başına geldi. En son ABD'nin Libya'daki büyükelçisi feci şekilde katledildi. İnşallah Musul'da rehine olarak tutulan diplomatik personelimiz ve vatandaşlarımız sağ salim Türkiye'ye döneceklerdir. Bunu temin etmek için ne gerekiyorsa yapıyor, son derece yoğun bir şekilde çalışmaları yürütüyoruz" ifadelerini kullandı.
"BU FIRSATÇI TAVIR DA DEVAM EDİYOR"
Musul'daki hadise Türkiye içinde başta CHP olmak üzere bazı muhalefet partileri ve bazı çevreler tarafından bir 'iç politika malzemesi' yapılmak istendiğini anlatan Erdoğan, "Bu fırsatçı tavır da devam ediyor. Bu kadar hassas bir meselenin bizim oradaki 80 vatandaşımızın can güvenliğini doğrudan ilgilendiren bir meselenin iç politika meselesi yapılması tam anlamıyla bir sorumsuzluk örneğidir. Biz orada canlarımızı sağ salim kurtarmaya çalışırken, biz can derdindeyken CHP'nin adeta kasap gibi et derdinde olması, bunu bir siyasi ranta çevirme gayreti içinde olması temini mümkün olmayan bir fırsatçılıktır. Şuanda bölgemizde yaşanan hadiseleri tarihi bağlamından kopararak anlamak asla mümkün değildir. Özellikle Türkiye'nin Ortadoğu politikasını anlamak için tarihe bakmak kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Ortadoğu tarihini bilmeyenlerin, Türkiye'nin Ortadoğu tarihindeki müstesna tavrının bilmeyenlerin bugün yaşanan hadiseleri analiz edebilmesi, sorunlara çözüm üretebilmesi de imkan dahilinde değildir. CHP'nin Genel Müdürü son zamanlarda çok sık olarak Ortadoğu'dan 'bataklık' diye bahsediyor. İşte bu tarih bilmezliktir, apaçık cehalettir. Bütün bunların ötesinde Ortadoğu'ya, milyonlarca insanın vatanlarının olduğu bir bölgeye 'bataklık' demek ırkçılıktır, ayrımcılıktır. Zannedersiniz ki CHP'nin Genel Müdürü Paris'te Londra'da doğdu, orada büyüdü orada yetişti. Tunceli'de doğacak, orada büyüyecek oranın kültürünü taşıyacaksın sonra çıkıp Ortadoğu'ya bataklık diyeceksin. Bu hem ırkçılık hem de kendi öz kimliğini inkardır. Dünyanın neresi olursa olsun insafı ve vicdanı olan bir kişi çıkıp da bir bölgeyi 'bataklık' diye tarif edemez. Hele hele kültürel, etnik dini irtibatlarımız olduğu bir bölgeye bataklık demek sorunları büyütmekten başka hiçbir gayeye hizmet etmez" diye konuştu.
- “BİZ BU GÜNDEMİ MİLLETİMİZE SUNDUK, MİLLETİMİZ ONAYLADI VE ONAYLANAN BU GÜNDEMLE DE BİZ 2023’E YÜRÜYORUZ”
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dış politikada CHP’nin mezhep taassubunun esiri haline geldiğini söyledi. CHP’nin iç politikada terör örgütlerinin ve sokak eylemlerinin esiri haline geldiğini belirten Başbakan Erdoğan, “Siyaset üretmede CHP, Pensilvanya örgütünün esiri haline gelmiştir. Biz MHP’ye yavru muhalefet diyorduk artık yavru sıfatını bile hak etmiyor. MHP doğrudan doğruya CHP ve Pensilvanya’nın vagonu haline geldi” dedi.
“HEM CHP’YE HEM DE MHP’YE ASLINDA SÖYLEYECEK ÇOK SÖZ VAR”
Başbakan Erdoğan, şuanda IŞİD’in elindeki vatandaşların sağ salim Türkiye’ye getirmenin mücadelesini verdiklerinin ifade ederek, “CHP genel müdürü ve milletvekillerinin, MHP Genel Başkanının çıkıp akıla, izanla, vicdanla bağdaşmayan iftiralar üretmesini hiç kimse sorumluluk kavramıyla izah edemez. Hem CHP’ye hem de MHP’ye aslında söyleyecek çok söz var. Ama biz onlar gibi sorumsuz olamayız. Biz ülkenin milletin özelliklide orada alınan konulan vatandaşlarımızın sorumluluğu üzerimizde hissediyoruz. Bu sorumluluğun ağırlığıyla hareket ediyoruz” diye konuştu.
“TERÖR ÖRGÜTÜ O BAYRAĞA SALDIRARAK ASLINDA CHP VE MHP’YE BİR ROL BİÇMİŞTİR”
Diyarbakır’da bayrağa yönelik alçakça saldırı sonrasında da CHP ve MHP’nin aynı sorumsuz tavrı takındığına kaydeden Başbakan Erdoğan, “Terör örgütü o bayrağa saldırarak aslında CHP ve MHP’ye bir rol biçmiştir. Ellerine bir senaryo vermiştir. Şimdi o rolü o senaryoyu kusursuz oynamaya çalışıyorlar. Terör örgütünün vazifesi bayrağa saldırı düzenlemek. CHP ile MHP’nin vazifesi o saldırı üzerinden milleti tahrik etmek galyana getirmek. Geçmişte de bunun aynısını yapmadılar mı? Yaptılar. Türkiye ne zaman çözüme yaklaşsa terör örgütü, CHP, MHP, HDP ortak bir senaryoyu devreye aldılar. Rollerinin gereğini yerine getirdiler. Bu ülkede, başkentimizde bayrağımızı yakanlarla bu CHP beraber hareket etmedi mi? CHP’nin milletvekilleri onlarla beraber hareket etmedi mi? Onlarla bizim polisimize küfretmedi mi? Bunlar hepsi kamera kayıtlarında var ve bu televizyonlardan izlediniz. Bunlar bu ülkede yaşandı. Bu CHP bu… Fakat bunların görmediği, bilmediği, anlamadığı bir şey var. Milletim artık bu ucuz numaraları yutmuyor. İçerden ve dışarıdan Türkiye’ye yönelik saldırıları milletim görüyor neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor” şeklinde konuştu.
“IRAK’TAKİ ATEŞİ TÜRKİYE’YE TAŞIMAK İSTİYORLAR”
Başbakan Erdoğan, CHP ve MHP’nin her seçim de kaybettiğini, AK Parti karşısında hiçbir varlık gösteremediğini, gözleri dönmüş biçimde ellerine geçen her fırsatı kullandığını ve bundan sonrada kullanacaklarını söyledi. Pensilvanya örgütü gibi artık CHP ve MHP içinde sınırın olmadığını dile getiren Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“İlke yok. Meşru-gayrimeşru ayrımı, helal, haram ayrımı yok. İçeride hadiseleri de, dışarıdaki hadiseleri de Türkiye’ye aleyhine özelliklede de kardeşliğimiz aleyhine kullanmaktan çekinmiyorlar ve çekinmeyecekler. Bu çirkin ve çirkef politika karşısında biz büyük düşünmeye, sorumlu davranmaya özelliklede büyük bir ülkenin büyük bir partisi gibi hareket etmeye devam edeceğiz. Bölgemizde asırlardır sağ duyunun sesiyiz ve hakkın taraftarıyız. Öyle kalmayı sürdüreceğiz. Bakın Mısır’daki ateşi Türkiye’ye sıçratmak istediler. İzin vermedik. Suriye’deki ateşi Türkiye’ye taşımak istediler. İzin vermedik. Şuanda da içerideki muhalefet partilerinin açık desteği ile Irak’taki ateşi Türkiye’ye taşımak istiyorlar. Buna da asla izin vermeyeceğiz. Asırlardır bu coğrafyada ki sorunlara nasıl hak, akıl ve vicdan zaviyesinden baktıysak yine öyle bakacak hem bütün sıkıntıları çözüm hem de bütün tuzaklardan bozanlardan olacağız. Şunu hiç unutmayın değerli kardeşlerim bundan 900 yıl önce Musul’dan Nureddin Mahmud Zengi adında bir Selçuklu atabeyi çıktı. Bütün coğrafyayı birleştirdi. Kardeşliği pekiştirdi. Selahaddine Kudüs’e giden yolu açtı. Nureddin Mahmud Zengi’nin torunları mirasçıları olarak 900 yıl sonra bu coğrafyada kardeşliği, birliği, dayanışmayı en güçlü şekilde savunmaya biz devam edeceğiz.”
“BİZE KİMSE GÜNDEM DAYATAMAZ, KİMSE TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİNİ BELİRLEYEMEZ”
Türkiye’yi bir istikrar ve güvenlik ülkesi olarak muhafaza edeceklerini tüm komşu, dost ve kardeş tüm ülkelerinde istikrar ve güvenlik içinde olması için mücadeleye devam edeceklerini belirten Başbakan Erdoğan, bölgenin gerçekten zor günlerden geçtiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, “Rabbim bu coğrafyadaki herkese aklı selimle hareket etme şuru nasip etsin. Rabbim kardeşliğimizi, dirliğimizi, birliğimizi muhafaza etsin. Başta Irak ve Suriye olmak üzere çok zor günlerden geçen kardeşlerimize de Rabbim sabır versin diye dua ediyorum. Bölgemizde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye’yi büyütme yolundaki çalışmalarımız kararlılıkla ilerliyor. Her zaman söylüyorum. Bize kimse gündem dayatamaz. Kimse Türkiye’nin gündemini belirleyemez. Bizim kendi gündemlerimiz var ve hedeflerimiz doğrultusunda ilerliyoruz. Biz bu gündemi milletimize sunduk, milletimiz onayladı ve onaylanan bu gündemle de biz 2023’e yürüyoruz” ifadelerini kullandı.
“ÖNEMLİ PROJELERİ HAYATA GEÇİRMEYE DEVAM EDİYORUZ”
Geçen hafta grup toplantısının ardından önemli bir teslim töreni yaptıklarını anımsatan Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “2004’te İtalyanlarla yaptığımız bir anlaşmaydı. Anlaşma neticesinde Türkiye’de İtalyanlarla ortak ATAK helikopterlerinin üretimine başladık ve şimdi ilk etapta 59 helikopter üretilecek, bunların üçünün teslim törenini o gün gerçekleştirdik. Bunu Kara Kuvvetlerimize teslim ettik. Çarşamba günü AK Parti Yerel Yönetimler Başkanlığımızın düzenlediği Belediye Başkanları İstişare ve Değerlendirme toplantısına katıldı. Cuma ve Cumartesi günleri Karadeniz bölgemizdeydik. Cuma günü Rize’de açılış törenleri yaptık. Ardından Cumartesi günü Artvin’de açılış törenleri yaptık ve Pazar günü Trabzon’da açılış törenlerimizi gerçekleştirdik. Rize’de 173 trilyon liralık, Artvin’de ise 1 katrilyon 159 trilyon liralık bir açılış törenini gerçekleştirdik. Trabzon’da 104 trilyon liralık açılışlar yaptık. Artvin’de 1 katrilyon liralık açılış özel sektörümüze ait bir yatırım olan Arkun Barajı ve hidroelektrik santralinin açılışıydı ve bu canlı bağlantıyla merkezden yaptık. Bakanımız Eroğlu da bizzat baraj bölgesinde yerine aldı ve böylece Artvin hakikaten bir barajlar şehri olmak suretiyle ülkemizin gerek içme suyunda gerekse hidroelektrik santrallerinde önemli bir merkez olarak hamd olsun görevi üstlenmiş bulunuyor. Böylece kamunun ve özel sektörün bu şehirlerimizde tamamladığı hizmet ve eserleri resmi olarak vatandaşlarımızla buluşturduk. Bu hafta aynı şekilde Türkiye içinde ve dışarıda temaslarımız, ziyaretlerimiz, açılışlarımız devam edecek. Hafta sonunda Avusturya’dayız. Avusturya’da halkımızla orada bütünleşeceğiz. Bir salon toplantısıyla orada binlerce kardeşimize bir araya getireceğiz ve onlara hitap etme fırsatımız olacak. Ertesi gün Fransa’ya geçeceğiz. Fransa’da hem Cumhurbaşkanı Hollande ile bir araya geleceğiz ve Paris’ten Lion’a geçip Lion’da orada yine aynı şekilde soydaşlarımızla bir araya geleceğiz. Orada da inşallah 15-20 bin kardeşimizin bir arada olacağı büyük bir salon toplantısını gerçekleştireceğiz.”
“YAZARIN İSMİNİ DÜZELTTİ”
Başbakan Erdoğan, Meclis’in tatile girmeden millet için aciliyet arz eden tasarı ve teklifleri de yasalaştıracaklarını ifade ederek, grup konuşmasının başında gençlere tavsiye ettiği Zeytindağı eserinin yazarının ismini düzeltti. Erdoğan, “Gençlerimize tavsiyede bulunurken bir sulçilisan ettik. Eser Zeytindağı Falih Rıfkı Atay’a ait bir eserdi. Onu da burada tavsiye etmiş olalım ve gençlerimizin bunu okumasını özellikle tavsiye ediyoruz. Biz tabi bunu 100 temel eserlerde tanımıştık. Öğrencilik yıllarımızda ve şimdi de bu tavsiyemizi burada yineliyoruz” dedi.
"MUSUL'DA YAŞANMAKTA OLAN ALIKONMA MESELESİNİN CHP'NİN BİR KEZ DAHA TAKINDIĞI SORUMSUZ TAVRI ARTIK HADDİ AŞMIŞTIR, SINIRLARI AŞMIŞTIR"
- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ne Irak'ta ne Suriye'de meselelere mezhep zaviyesinden değil, sadece hak ve adalet zaviyesinden baktık ve bakıyoruz. Musul'da yaşanmakta olan alıkonma meselesinin CHP'nin bir kez daha takındığı sorumsuz tavrı artık haddi aşmıştır, sınırları aşmıştır" dedi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Türkler, 1071 yılında Malazgirt'ten başlayarak içinde bulunduğumuz Misak-ı Milli sınırlarından ziyade bugün Ortadoğu denilen bölgede etkin oldular ve çok önemli işler yaptılar. Kudüs'e yönelik Haçlı Seferlerinin durdurulmasında Selçuklular ön safta yer aldılar. Kabilelere ayrılmış ve birbiriyle sürekli savaşan faklı kesimlerin birada tutulmasında güç birliği yapmasında Selçuklular etkin oldular. Selahaddin Eyyübi komutasında Kudüs'ün yeniden fethedilmesinde Kürt ve Arap kardeşlerimizle birlikte Türkler en ön safta oldular. Osmanlı Cihan devleti döneminde çok geniş bir coğrafyanın adaletle yönetilmesi, ittifak halinde olabilmesi güç birliği yapabilmesi mümkün hale geldi. Osmanlı idaresinde bu bölge tarihinin en sakin ve en huzurlu zamanlarını yaşadı. Bundan yüzyıl önce 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başladı ve bölgenin o sakin, o huzurlu dönemi maalesef bir kez daha sona erdi. Osmanlı Devleti'nin büyük bir başarıyla idare ettiği topraklar, cetvelle çizilen sınırlarla birbirinden ayrıldı. Bölgenin hassasiyetlerini bilmeyenler ya da bildikleri halde bunu bir avantaja çevirmek isteyenler geldiler asırlar boyunca bitmeyecek çatışmaların, savaşların, nifakın tohumlarını buraya ektiler ve gittiler. Giderken petrolü aldılar, petrolün yerine de bölgeye gözyaşı bıraktılar. Acı bıraktılar, kan bıraktılar. Gençlerimize defalarca kitap tavsiyesinde bulundum. Birinci Dünya Savaşı'nın yıldönümünde gençlerimize bir kez daha buradan tavsiye ediyorum, Osmanlı'nın son dönemlerini anlatan Zeytin Dağı isimli kitabı gençlerimiz mutlaka okusunlar. Fahrettin Paşa'nın o kahramanca Medine müdafaasını gençlerimiz mutlaka okusunlar. Bizim nasıl bir millet olduğumuzu anlatan Safahat'ı gençlerimiz mutlaka okusunlar. Zeytin Dağı isimli eserin önsözünde şu çarpıcı ifadeleri kullanıyor, 'Bizden Belgrad'ı aldıkları zaman düşman delegeleri Niş kasabasını istemişlerdi'. Osmanlı delegesi ayağa kalkarak, 'Ne hacet bari İstanbul'u da size verelim' demişti. Babalarımız için Niş, İstanbul'a o kadar yakındı. Biz, eğer Trablus'u, Girit'i ve Medine'yi bırakırsak Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk, çocuklarımızın Avrupası ise Marmara ve ne yazık ki Meriç'te bitiyor. Yüzyıl önce dedelerimiz için İstanbul neyse Medine oydu, İzmir neyse Beyrut oydu, Ankara neyse Halep oydu" ifadelerini kullandı.
“BIRAKIN, KENDİ COĞRAFYAMIZI İÇERİSİNDE BÖLGELERİ BATAKLIK DİYE İHMAL ETTİLER”
Başbakan Erdoğan, "Bugün ise anamuhalefet partisinin Genel Müdürü bu coğrafyaya 'bataklık' diyor. Yüzyıldır Misak-ı Milli sınırları dışında Türkiye olmadan, bataklık denilen o coğrafyaya dünyanın her yerinden geldiler, yatırım, ticaret, işbirliği yaptılar ama bizim hükümetlerimiz o coğrafyaya 'bataklık' diyerek sırtlarını döndüler. Bırakın, kendi coğrafyamızı içerisinde bölgeleri bataklık diye ihmal ettiler. Güneydoğu'ya, Doğu'ya, Karadeniz'e öyle baktılar varsa yoksa Akdeniz, Batı, Marmara dediler. AK Parti iktidarıyla 780 bin kilometrekarelik vatan toprakları hamdolsun modern dünyanın ilgisini çeker hale geldi. Bizim eski dış politikamız Ortadoğu'ya bataklık diyerek sırtına döndü, Batı'ya da yüzünü dönemedi. Bu milleti dar kalıpların içine hapsetti. Osmanlılar ve bugün Türkiye Cumhuriyeti bu coğrafyada var olduğu sürece coğrafyanın kronik sorunlarına asla dahil olmamış, anlamsız çatışmalarda asla taraf olmamıştır. Ecdad bölgedeki tüm meselelere üstten bakmayı başarmış, her zaman sadece hakkın ve adaletin yanında tavır takınmıştır. Bu coğrafyada evli çiftlerin isimlerinin Ayşe, Ali olduğuna Türkiye dışında çok rastlayamazsınız. Bir tek aile içinde çocukların isimlerinin Mehmet, Ali, Hasan, Hüseyin, Osman, Bekir olduğuna Türkiye dışında kolay kolay rastlayamazsınız. Cafer ile Ayşe isimlerinin, Ali ile Beyazıt isimlerinin aynı aile içinde çocuklara konulduğu başka bir toplum bulamazsınız. Bu coğrafyada Kerbela hadisesinden alınması gereken ibretlik dersi alanlar en başta Türkler olmuştur. Biz rahmet peygamberinin torunu, Efendimiz Hz. Hüseyin'in şahadeti üzerinden tefrika çıkaran bir millet asla olmadık. Kerbela'da yaşanan acı hadiseyi asırlar boyunca çoğaltanlardan asla olmadık. Mezhep aidiyetimiz her ne olursa olsun biz La İlaheillalah diyen herkesi Müslüman olarak gördük, aynı kıbleye dönenleri kardeşimiz olarak gördük, bağrımıza bastık" diye konuştu.
"Öyle bir mezhep anlayışı ki, tutuculuk ki Ömer dediğin zaman çılgına dönüyor ama bizim için Ali bizi asla çılgına döndürmüyor" diyen Erdoğan, "Biz de Ali de var Ömer de var Hasan da var Hüseyin de var. Hepsi bizim ailemizin içerisinde bizi bütünleştiren isimler, biz buyuz. Asırlar boyunca biz bu coğrafyada bunu yaptık, bugün de aynısını yapıyoruz. Bu coğrafyada yaşayan herkes elini vicdanına koysun bir baksın. Canlı bomba olup bir camiye gidip o bombayı orada patlatmak namaz kılan yüzlerce insanın ölümüne sebep olmak herhangi bir mezheple semavi dinle izah edilebilir mi? Canlı bomba olup kendisi patlatan da Kelime-i Şahadet getiriyor, orada şehit olanlar da Kelime-i Şahadet getiriyor. Bundan daha acı manzara olabilir mi? Biz, böyle bir yanlışın içinde asla olmadık. Filistinlinin hakkının savunurken onlar Sünni, Şii diye değil onlar mazlum, mağdur diye savunduk" ifadelerine yer verdi.
Başbakan Erdoğan, "Irak'ta arkasında binlerce masum insanın cansız bedenini bırakan çatışmalarda hakkın tarafında yerimizi aldık, onun dışında başka hiçbir yerde olmadık. Irak'a yaptığımız en son resmi ziyarette Bağdat, Erbil'de tüm taraflarla aynı gönül dilini konuşabilen bir ülke olarak samimiyet içinde görüştük" dedi.
Erdoğan, "Bizim bu tavrımız yanlış anlaşılmasın biz tarafsızlıktan bahsetmiyoruz biz şunu biliyoruz ki bitaraf olan bertaraf olur. Her zaman hakkın tarafında olmaktan bahsediyoruz. Coğrafyamızda oluk oluk kan akarken biz bu kanı durdurmanın, her kesime kardeşliği hatırlatmanın onurlu mücadelesini veriyoruz. Türkiye Cumhuriyeti onyıllar boyunca Doğu'ya ve Güney'e sırtını döndü. Yurta Sulh Cihanda Sulh doğru anlaşılamadı. Türkiye'nin etrafına hatta mayınlar döşedi. Bunun aynısını biz yapabilirdik, 12 yıl boyunca Filistin'e sırtımızı dönebilirdir. onların acısını hissetmeyebilirdik. Gözünüzü kapatsanız da kulağınızı kapatsınız da sırtınızı dönseniz de komşuda yangın varken siz evinizde huzur ve emniyet içinde asla olamazsınız" şeklinde konuştu.
"CHP, EN SEFİL DÖNEMİNİ YAŞIYOR"
"Kafasını kuma gömen ülke büyük ülke olamaz" diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Irak, Suriye meselesinde olayları mezhep zaviyesinden değerlendirmekten çok büyük bir özenle kaçındık. Ne Irak'ta ne Suriye'de meselelere mezhep zaviyesinden değil sadece hak ve adalet zaviyesinden baktık ve bakıyoruz. Musul'da yaşanmakta olan alıkonma meselesinin CHP'nin bir kez daha takındığı sorumsuz tavrı artık haddi aşmıştır, sınırları aşmıştır. Suriye meselesine insani ve vicdani zaviyeden bakmayan tamamen farklı saiklerle yaklaşan CHP şu anda Musul'daki meseleye aynı saiklerle yaklaşmaktadır. CHP, Türkiye içinde ateşle oynadğı gibi Suriye ve Irak meselesinde de ateşe körükle gidiyor. Biz CHP'nin özellikle de CHP Genel Müdürü Ortadoğu politikasında hangi kriterleri esas aldığını çok iyi çok biliyoruz. Bu yaklaşım son derece tehlikeli bir yaklaşımdır. CHP bir yandan Genel Müdürünün açıklamalarıyla bir yandan da yandaş medyasının haber ve yorumlarıyla bizim oradaki vatandaşlarımızın hayatlarını ciddi şekilde tehlikeye atıyor. Hükümeti, Genelkurmayı, Diyanet İşleri Başkanlığını, ailemi bölgede teröre destek vermekle itham ettiler. Kim yapıyor bunu? Bizzat CHP'nin Genel Müdürü, akıl tutulması yaşayan, mezhep çatışmasına körükle giden milletvekilleri yapıyor. Pensilvanya hala bunların eline hala yalan yanlış malzeme veriyor. Bu CHP de hala Pensilvanya'nın taşeronluğunu yapıyor. CHP, en sefil dönemini yaşıyor."