21. Muhtarlar Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çukur açanı açtığı çukura gömerek, imza atanı attığı imzanın utancına gark ederek, kem söz söyleyeni sözünün ağırlığı altında ezerek, Allah’ın izni ve inayetiyle hepsinin üstesinden geleceğiz” dedi.
CUMHURBAŞKANI MUHTARLARA SESLENDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin 11 ilinden gelen mahalle ve köy muhtarı ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi. Amasya, Ankara, Antalya, Bolu, Gaziantep, İstanbul, Kahramanmaraş, Muğla, Niğde, Sakarya ve Şanlıurfa’dan gelen 400’e yakın köy ve mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde verilen öğle yemeğinde ağırlandı.
Yemek öncesinde muhtarlara hitaben bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke ve millet olarak kritik günlerden geçilen bir dönemde gerçekleştirilen bu toplantıların; birlik, beraberlik ve kardeşliğin bir sembolü olduğuna inandığını söyledi. Mehmet Akif Ersoy’un, “Tarihi ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” sözüne atıfta bulunarak, bugün Türkiye’nin, ibret alınmadığı için 200 yıldır tekerrür eden bir sürecin içine bir kez daha girdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, büyük ölçüde Balkan Savaşlarından ve Birinci Dünya Harbinden alınan derslerin ürünüdür. Bugün yaşadığımız hadiselerin perde arkasında, bizi yeniden o acı günlerin gerisine düşürmek niyeti vardır” diye konuştu.
“79 MİLYON VATANDAŞIMIZDAN TEK BİRİNİ DAHİ FEDA ETME, GÖZDEN ÇIKARMA LÜKSÜMÜZ YOK”
Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin, kendini bu ülkeye ait hisseden ve bu ülkenin bir parçası olarak kabul eden herkesle birlikte kurulduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün birileri çıkmış, bu büyük bütünün bir parçasını bizden koparmak için, içeride ve dışarıda bin bir oyun çeviriyor. Et tırnaktan nasıl ayrılmaz ise, kardeş kardeşi nasıl reddedemez ise, bizim de 79 milyon vatandaşımızdan tek birini dahi feda etme, gözden çıkarma lüksümüz yoktur. Aynı şekilde 780 bin kilometrekare vatan toprağı, bizim son sınırımızdır” dedi.
Ülkesine ve milletine zarar verecek davranışlar içinde bulunanlar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların bir kısmının cehaletinden dolayı, bir kısmının ise gönlündeki ve kafasındaki ihanet çukurunun içinde kaldığını söyledi ve şunları ekledi: “Bu kişiler kendilerini, ne bu millete, ne de bu ülkeye ait hissetmiyorlar. Böyle olduğu için de, kim Türkiye’nin karşısına çıkarsa, açıkça ve sinsice onun yanında saf tutuyorlar. Bunlar arasında ülkemizin toprak bütünlüğüne saldıran eli silahlı teröristler vardır. Bunlar arasında Türkiye’yi uluslararası alanda müşkül duruma düşürmek için sürekli malzeme üretenler ve yayanlar vardır. Türkiye’nin DAEŞ terör örgütüne destek verdiği iftirası, bu ülkeye ve bu millete düşmanlık değildir de nedir? Terör örgütlerini destekleyen, devleti itham edenler ve buna yönelik bildiriler yayımlamanın başka bir adı olabilir mi? İster bölücü örgüt adına, ister paralel örgüt adına sürekli ülkenin çıkarlarına saldırmak, millete düşmanlık değil midir?”
“TÜRKİYE GÜÇLÜ BİR ÜLKEDİR”
Türkiye’nin güçlü bir ülke olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çukur açanı açtığı çukura gömerek, imza atanı attığı imzanın utancına gark ederek, kem söz söyleyeni sözünün ağırlığı altında ezerek, Allah’ın izni ve inayetiyle, hepsinin de üstesinden geleceğiz” sözlerine yer verdi.
TERÖR OLAYLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün, topraklarımız içinde ve Irak’ta PKK, Suriye’de PYD-YPG adıyla, Türkiye’ye yönelik saldırılarını artırdığına dikkat çekti ve son olarak, Ankara’da meydana gelen canlı bomba saldırısının, meselenin vahametini bir kez daha ortaya koyduğunu ifade etti. Türkiye’deki terör eylemlerinin, canlı bomba saldırılarının, sınır ihlallerinin bir benzerine muhatap olup da, hiçbir ülkenin Türkiye kadar itidalli ve soğukkanlı davranamayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika’daki 11 Eylül saldırılarına, İngiltere’de metro saldırılarına, Fransa ve Rusya’daki terör değinerek, bu saldırıların ardından gerçekleştirilen uygulamaları, alınan önlemleri hatırlattı.
“TÜRKİYE’NİN MÜCADELESİ TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞIDIR”
Türkiye’nin; Temmuz ayından bu yana 300’ün üzerinde güvenlik görevlisinin şehadetiyle sonuçlanan, dünyada yakın tarihte eşi-benzeri görülmemiş terör saldırılarıyla karşı karşıya olduğunu ve şehirleri hedef alan canlı bomba saldırılarında 200’ü aşkın vatandaşını kaybettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bütün bunlar karşısında, Türkiye’yi ısrarla bölgesindeki terör örgütleriyle mücadelenin dışında tutmak isteyenlerin, başka niyetlerle hareket ettikleri ortadadır. Türkiye’nin mücadelesi, şu veya bu etnik gruba, inanç grubuna karşı değil, sadece ve sadece terör örgütlerine, terörizme karşıdır. Bütün bunlara rağmen, ısrarla Türkiye’yi, Suriye’deki ve kendi topraklarındaki Kürtlere yönelik saldırganlıkla suçlayanlara, şu gerçekleri bir kez daha hatırlatmak isterim: Kürtler ülkemde benim vatandaşımdır, kardeşimdir. Bizim Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz teröristlerledir. Kaldı ki terörist Kürt vatandaşlarımın içinden de çıkar, diğer etnik unsurların içinden de çıkar, bunu biz gayet iyi biliriz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda Kürtler, ülkemizdeki diğer etnik gruplarla birlikte canlarıyla, kanlarıyla mücadele etmişler, bağımsızlığımızın ilanında eşit vatandaşlar olarak yerlerini almışlardır. Terör örgütü, Kürt kardeşlerimizin temsilcisi asla değildir. Tam tersine, terör örgütü en büyük kıyımı, en vahşi saldırılarını Kürt kardeşlerime karşı yapmıştır.”
Bölücü terör örgütünün Güneydoğu’da yaptıklarının, en çok oradaki Kürt kökenli vatandaşları mağdur ettiğini örneklerle aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “O dağlara kaçırılan genç Kürt kızlarımız, genç Kürt çocuklarımız, siz zannediyor musunuz ki arzu ederek oraya gidiyorlar? Ölüm tehdidi ile gidiyorlar. Ondan sonra da tüm değerlerini kaybediyorlar” dedi.
“TÜM KÜRTLERİ KENDİ KARDEŞİMİZ OLARAK GÖRÜYOR, SAHİP ÇIKIYOR, BAĞRIMIZA BASIYORUZ”
Türkiye’nin; Suriye’deki Kürtlerin de haklarını savunduğunu, DAEŞ’in Kobani’ye saldırdığında, 200 bin Kürt kökenli Suriyeliyi tereddüt etmeden topraklarına aldığını, yedirip içirdiğini ve bunların büyük bir kısmını hala misafir ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın her yerinde, hangi ülke kökenli olursa olsun, tüm Kürtleri kendi kardeşimiz olarak görüyor, sahip çıkıyor, bağrımıza basıyoruz. Tıpkı, aynı medeniyet geçmişine sahip olduğumuz yüz milyonlarca diğer kardeşimiz gibi, Kürtlerin tamamı da gönül sınırlarımız içinde kabul ediliyor, bunu böyle biliniz” şeklinde konuştu.
BÖYLE BİR SİYASET OLMAZ
Ankara saldırısını gerçekleştiren canlı bombanın sözde taziyesine bir HDP’li vekilin gitmesine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Gidiyor, Ankara’daki alçak eylemle 29 kişinin kanına giren teröristin sözüm ona taziyesinde boy gösteriyor. Bir başkası Meclis’te bu alçaklığa sahip çıkıp, devleti suçlamayı sürdürüyor. Böyle milletvekilliği, böyle siyasetçilik, böyle siyaset olmaz arkadaşlar. Dünyanın hiçbir yerinde, sivilleri hedef alan intihar bombacılarına sahip çıkan siyasetçi, siyasi parti, milletvekili göremezsiniz. Bunlar geçmişte ne diyordu? ‘Bize demokratik bir süreç imkânı vermiyorlar, bize Parlemento’ya girme imkânı vermiyorlar’ diyorlardı. Girdiniz, Parlemento’ya girdiğinizden bu yana hiç rahat durdunuz mu? 80 milletvekiline kadar da çıktınız, yine rahat durmadınız. 80 milletvekili aldığınızda bile yine terör çığırtkanlığı yapıyordunuz, yine Kürt kardeşlerimizi sokağa çağırıyordunuz.”
“DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VARDIR AMA TERÖRİSTE SİLAH TAŞIMA ÖZGÜRLÜĞÜ YOKTUR”
Artık Türkiye’de bu işlerin bir düzene girmesi gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili değerlendirmelerine şu cümlelerle devam etti: “Bölücü örgütün sözcülüğünü yapmak dışında hiçbir işe yaramayan, hiçbir Meclis faaliyetinde bulunmayan partiye, milletvekillerine ne bu milletin ne de bizlerin tahammül etmek gibi bir gayreti olamaz, böyle bir zorunluluğu da olamaz. Demokratik bir ülkede ifade özgürlüğü vardır, ama insanları öldürmek için silah taşıma özgürlüğü yoktur. Bu özgürlük, kesinlikle terör örgütüne yardım, yataklık, sözcülük anlamına gelemez. Arabasıyla terör örgütüne silah taşıyan, örgütün sığınaklarında teröristlere canlı kalkanlık yapan, evini teröristlere tahsis eden, terör örgütünün her eyleminde ön safta yer alan milletvekili, milletvekili değil, teröristin ta kendisidir. Meclisimizin, önümüzdeki günlerde bu konuda, milletimizin hissiyatını karşılayacak tedbirleri alacağına inanıyorum. Meclisimize gönderilen bu fezlekeler, Meclis’te karşılığını bulmalıdır diye düşünüyorum. Bu fezlekelere karşı tüm milletvekilleri bence sağduyulu davranıp gereğini yapmalıdır. Artık milletimizin buna tahammülü kalmamıştır.”
Parti kapatmak konusundaki tavrının ne olduğunu bilindiğini ifade eden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, suçu işleyenin kurum değil birey olması sebebiyle cezanın da kuruma değil bireye verilmesi gerektiğini dile getirdi ve “Anayasamız ve yasalarımız ortada. Eğer bir milletvekili, terörle mücadele kapsamında suç olarak görülen bir tutum içindeyse, elbette gereken yapılmalıdır. Milletvekili sıfatı taşımak, nasıl terörist gibi davranmaya mani olamıyorsa, aynı şekilde cezalandırılmaya da engel olamaz. Milletimizin yüreğini burkan, acısını ağırlaştıran bu tür görüntüler konusunda siyasi partilerimizden çok daha fazla hassasiyet bekliyorum. Bu fezlekeler, Parlamento’nun raflarında çürümemelidir, tozlanmamalıdır; gereği yapılmalıdır” açıklamalarında bulundu.
“BM, SURİYE’DE İNSAN ONURUNUN YANINDA DİK BİR DURUŞ SERGİLEYEMEDİ”
Konuşmasında Suriye krizine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, DAEŞ terör örgütünün rejimin göz yummasıyla etkinlik kazanması ve Rusya ile İran gibi devletlerin, Esed rejimine güçlü destek sağlayarak, Suriye halkının özgürlük mücadelesini sabote etmesi sonucu Suriye’deki krizin çözümünün geciktiğini kaydetti. Esed rejimi ile DAEŞ, PYD ve YPG terör örgütlerinin öncelikli hedeflerinin birbirleri değil, Suriye halkının gerçek temsilcisi olan muhalif gruplar olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘PYD ve YPG DAEŞ’e karşı savaşıyorlar, Ondan dolayı bunları destekliyoruz.’ argümanını ‘koskoca bir yalan’ olarak niteledi ve ekledi: “O zaman ben size farklı bir örnek vereceğim: El Nusra da DAEŞ’e karşı savaşıyor. El Nusra’ya niye kötü diyorsun? O zaman onun de iyi olması lazım. ‘El Nusra kötü, PYD-YPG iyi’ ha, olay farklı. El Nusra’nın bulunduğu konum farklı olduğu için ‘iyi terörist- kötü terörist’ ayrımı yapıyorlar.”
Amerika, Rusya, İran, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’in Suriye’de insan onurunun yanında dik bir duruş sergileyemediğini de sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tam aksine, bu ülkelerin hepsi de, kendi çıkarları, kendi hesapları uğruna, rejimin ve onu destekleyen ülkelerin yarım milyona yakın masum insanı katletmesine doğrudan veya dolaylı rıza gösterdi” değerlendirmesinde bulundu.
SURİYE’DE ATEŞKES
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’deki sorunun çözümüne yönelik uluslararası girişimlerin, bilinçli olarak rayından çıkartıldığına ve çıkmaza sürüklendiğine vurgu yaptı ve gündemdeki ateşkes konusu ile ilgili şu açıklamaları yaptı: “Son olarak ateşkes meselesinde, tarih de verilerek, somut bir sonuca varıldığı intibaı uyandırılmaya çalışılıyor. Suriye’de ateşkes için varılan uzlaşma, ilkesel olarak elbette olumludur. Biz de Suriyeli kardeşlerimize nefes aldıracak bir ateşkesi destekliyoruz. Ancak bu ateşkesle, ülkesinde yarım milyona yakın vatandaşının katledilmesinden sorumlu Esed rejimi ile onu destekleyen güçlere açık ve güçlü bir destek verilirken, muhalifler konusunda hala ikircikli bir dil kullanılması endişe vericidir. Bölgede kimin hangi muhalefet grubundan olduğunun tespitini, şayet Rusya, Esed rejimi ve PYD-YPG gibi yapılar gerçekleştirecekse, ortada vahim bir durum var demektir. Cellatlarla kurbanların aynı kefeye konduğu, kontrolün de cellatlara verildiği intibaı doğuran bu durumun, yeni ve daha trajik gelişmelerin kapısını açmasından endişe ediyoruz. Şayet bu, DAEŞ’le mücadele kılıfı altında bölgeye geldiğinden beri, Esed rejimi ile bir olup ılımlı muhaliflere acımasızca saldıran Rusya’nın insafına terk edilmiş bir ateşkesse, korkarız masum insanların tepesine düşen ateş hiç kesilmez. Suriye’nin gerçek sahiplerinin dışlandığı, onların fedakârlıklarının ve beklentilerinin karşılanmadığı bir ateşkes, sadece Esed rejimine ve onunla birlikte hareket edenlerin ekmeğine yağ sürecek demektir. Zaten bu konuda rejim ve destekçilerinin sicili bozuktur. Daha önceki teşebbüsler, bu kesimler tarafından göz boyamanın, yeni yerler işgal etmenin, daha fazla masumu öldürmenin aracı olarak kullanılmıştır.”
PYD ve YPG’inin, tıpkı PKK DAEŞ ve El Kaide gibi bir terör örgütü olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ‘terör örgütü’ dediği ve buna ilişkin bilgi ve belgeleri paylaştığı bir bir örgüte, ısrarla ‘terör örgütü değildir’ denmesinin, müttefikliğin ruhuna yakışmadığını aktardı ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz, imkânlarımızın en sınırlı olduğu dönemde müttefiklik sorumluluğumuzun gereği olarak, binlerce kilometre uzaktaki Kore’ye gittik ve yüzlerce şehit verme pahasına üzerimize düşenleri yaptık. Binlerce kilometre uzaktaki Vietnam’a, Afganistan’a, Irak’a kendi güvenliği için müdahale eden bir ülkenin, Türkiye’den, sınırının 100 metre ötesindeki tehditler karşısında sessiz kalmasını beklemesini anlamakta zorlanıyoruz. Bu iş, Türkiye için bir beka meselesidir. Müttefiklerimizin artık bu konuda bir yol ayrımına geldiklerini görmeleri için, meseleyi daha açık nasıl anlatabiliriz, inanın bilmekte zorlanıyorum.”
“PKK İLE YAPAMADIKLARINIZI, PYD VE YPG İLE Mİ YAPMAK İSTİYORSUNUZ?”
Gelinen noktada PYD-YPG’inin, Esed rejimi ve Rusya’yla bir olup muhaliflerin gücünü kırarak, DAEŞ’e en büyük desteği veren odak haline dönüştüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son Ankara saldırısını ve güney bölgelerimizdeki bazı ilçelerde yaşanan eylemleri, PKK ve PYD-YPG’nin birlikte gerçekleştirdikleri, cümle âlemin malumudur. Herhangi bir delile, ispata gerek yoktur; zira her iki örgüt de bunu açıkça ilan etmektedir” ifadelerini kullandı. “Bu örgütün, terör örgütü olduğunun kabulü için illa PKK-PYD’nin bombalarını Ankara’da değil de başka başkentlerde mi patlaması lazım?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Paris’te patlayan bombalar için gösterilen tepkiyle, Ankara’daki bomba için gösterilen tepkilerin dozu ve samimiyeti arasındaki farkı biz görmüyor muyuz? Başsağlığı dileyelim güzel; ama tedbirler nerede? ‘PKK’yı biz terör örgütü olarak ilan ettik’ diyorlar, güzel. Peki PYD’yi ve YPG’yi neden terör örgütü olarak ilan etmiyorsun? Hadi bunları da ilan edin. PKK ile yapamadığınızı, PYD ve YPG ile mi yapmak istiyorsunuz? Olayın şu anda geldiği nokta budur. Ama şundan emin olunuz: Yarın, asla temenni etmeyiz; Vaşington’da, Moskova’da, Brüksel’de benzer olaylar yaşandığında, biz en az Ankara’daki kadar üzüntü duyarız, bundan kimsenin şüphesiz olmasın. Çünkü biz, terör örgütleri arasına ayrım yapmadığımız gibi acılar arasında da asla ayrım yapmıyoruz.”
“Ben PKK’yla birlikte hareket ediyorum” diyen bir örgüte, “Hayır, senin PKK’yla bir ilgin yok” demenin, tüm dünyanın da aklıyla alay etmek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce yayımlanan kimi belgelerin ve açıklanan raporların iki örgüt arasındaki ilişkiyi net bir şekilde ortaya koyduğunu, birkaç sene öncesine kadar aynı organizasyon şeması içinde yer alan örgütlerin, bugün birbirinden farklı değerlendirilemeyeceğini söyledi.
“BU MİLLET AYNI COĞRAFYAYI PAYLAŞTIĞI KARDEŞLERİNE SAHİP ÇIKMAYI SÜRDÜRECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin üzerinde bulunduğu coğrafyanın, pek çok medeniyete beşiklik etmiş kadim bir coğrafya olmasının yanı sıra medeniyetler, devletler, ordular ve milletler mezarlığı olduğunu hatırlattı ve bu milletin bugüne kadar 3 devlet kurarak bu coğrafyada ayakta durmayı başardığını ifade etti.
Bu milletin aynı coğrafyayı paylaştığı komşuları ve kardeşlerine sahip çıkmayı sürdüreceğine, kardeşleri ile gönül ve kader birliğini devam ettireceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şu değerlendirmelerle devam etti: “Varsa aynı bedelleri ödemeyi göze alan, buyursun gelsin, biz onlarla da komşuluk yapmaktan imtina etmeyiz. Ama, ‘Ben bedel ödemem, sadece çıkarıma bakarım” diyorlarsa, kusura bakmasınlar onlar çok yanlış yerdeler. Ordularınız, silahlarınız, ekonomik gücünüz ne kadar büyük olursa olsun, bir süre sonra bu coğrafyada hiçbiri de işe yaramaz hale gelir. Çünkü bu 780 bin kilometrelik vatan toprakları, gelmenin kolay, tutunmanın zor olduğu bir yer. Kalpleri fethetmedikten sonra şehirleri, limanları işgal etmişsiniz, ne fayda… Biz, kalelerle birlikte, hatta kalelerden önce kalpleri fethettiğimiz için bin yıldır buradayız.”
Bu gerçekleri anlamayanların, Türkiye’ye hala kimin dostu, kimin düşmanı olduğunu dikte etmeye çalıştığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz dostumuzu da, düşmanımızı da gayet iyi biliyoruz. Asıl onlar, arkalarında durduklarından hangilerinin dost, hangilerinin düşman olduğunun farkında değiller. Bunu bir gün mutlaka öğreneceklerdir; ama nasıl bir bedelin karşılığında öğreneceklerdir, onu yaşayıp göreceğiz” diye ekledi.
“TÜRKİYE ASLA SAVAŞ YANLISI VE HEVESLİSİ BİR ÜLKE DEĞİL”
Türkiye’nin asla savaş yanlısı ve heveslisi bir ülke olmadığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin dünyada 17’nci büyük ekonomisi olmasına rağmen insani kalkınma yardımlarında 3’üncü sırada, millî gelire göre orantılandığında birinci sırada olduğunu kaydetti. Türkiye’nin yardımlarının, sömürge niyetini ve hevesini kapatmaya yönelik yardımlar olmadığını, hasbi, samimi ve karşılıksız olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rus uçağını düşürmeseydiniz, işler bu dereceye gelmezdi” sözünün yanlışlığına değinde ve ekledi: “Peki, niçin Rusya’ya dönülüp, “Türkiye’nin sınırlarını ihlal etmeseydiniz, işler bu hale gelmezdi” denmiyor?”
Konuşmasının son bölümünde Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin, “Hak şerleri hayreyler / Zannetme ki gayr eyler / Arif anı seyreyler / Mevla görelim neyler / Neylerse güzel eyler” dizelerini alıntılayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni teşriflerinden dolayı muhtarlara teşekkür etti, kendilerinden mahalle ve köylerindekilere selam ve muhabbetlerini iletmelerini istedi.