IŞIK ÇAPANOĞLU
KARS (İHA) - Kars Oyunları, Türküleri ve Ozanları Derneği (KOTODER) Başkanı Salih Şahin, Kars türküleri, oyunları ve ozan havalarının komşu ülke ve iller tarafından sahiplenildiğini belirtti.
Sivil Toplum kuruluşları ve gazetecilerden destek isteyen KOTODER Başkanı Salih Şahin, son yıllarda Kars türküleri ve ozan havalarının giderek kaybolmaya yüz tuttuğunu, bu alanda Kars kültürünün Azeri müzik kültürü adı altında tanıtıldığını ve gerçek Kars müzik kültürünün kaybolduğunu kaydetti.
KOTODER Binası’nda basın mensuplarıyla bir araya gelen Salih Şahin, Kars ve çevresinin yöresel müzik kültürünü, Ermenler ve Erzurum’un kendisine aitmiş gibi gösterip tescil ettirirken, Kars’ın da Azerbaycan müzik kültürü ile her yerde temsil edilmesini eleştirdi.
Şahin, kurduğu kısa adı KOTODER olan Kars Oyunları Türküleri ve Ozanları Derneği ise Kars’ın oyunlarını, türkülerini, ozan havalarını, kendine öz ezgilerini toparlamak, kaynak haline getirmek, görüntü ve kitap halinde getirerek yayınlamak ve gelecek nesillere sağlıklı birer kaynak oluşturmak olduğunu söyledi.
Salih Şahin; “Babam 1955’den 1980 yıllarına kadar Kars’ın müzik kültürü için yoğun bir çalışma yaptı. Kendisi Ankara Radyosu’ndan Muzaffer Sarısözen’in talebesiydi. Kars’ta Kars Radyosu’nda Serhat’tan Sesler Korosunu oluşturdu. Burada gençleri yetiştirdi. Kars, Ardahan ve Iğdır türkülerini köy köy dolaşarak derledi, yönlendirdi ve besteledi. Bu yörenin oyunlarını, türkülerini, ozan havalarını dile getirdi ve canlandırdı. Babamın döneminde ben çocuktum ve her şeyi gözlemliyordum. Aşıklarımız o zaman 13-14 perdeli kopuz dediğimiz sazla çalıp söylüyorlardı. Yani ‘Si Bemol’ yoktu. Yarım çeyrek sesler olmadığı için de ezgilerimiz oldukça bozuk çalınıyordu. Babam 23-24 perdeli uzun saplı sazla o dönemin ezgilerinin nasıl çalınacağını öğretti ve aşıklarımızda kopuzdan vazgeçerek Türk Halk Müziği tarzında saz çalmaya başladılar. Babamın çalışmalarıyla çok sayıda aşık türküsü, yöresel türkü derlendi” dedi.
Babası Şahin Kara Şahin’in rahmetli olmasının ardından bu görevi kendisinden devraldığını belirten Şahin; “Babamın rahmetli olmasından ve birazda küserek göçüp gitmesinden sonra bu görevi ben devraldım. Ben, Babamın döneminde, Serhat’tan Sesler Korosunun bağlama gurup şefiydim. Daha sonra TRT için denetim bantları oluşturduk. Çok sayıda kişi yetiştirdim. 1977 yılında rahmetli Nida Tüfekçi Başkanlığı’nda Kars’ta sınav yapıldı. Benim yetiştirdiğim kişilerle birlikte 17 kişi kazandı. Bunların halen birçoğu TRT’de ve Kültür Bakanlığı’nda profesyonel sanatçı olarak çalışıyorlar. Babamın döneminden devraldığım müzik, halk türküleri, halk oyunları ve aşıklık gelenekleri üzerine çalışmalarımı kitaplar haline getirdim çok sayıda türkü derledik. Ancak bundan kimsenin ve Karsıların pek haberi yoktur. Çünkü bu konunun üzerine gidilmiyor. Benim yakındığım konu şu benim çalışmam olduğu için bunun değerlenmesini istemiyorum” diye konuştu.
Yıldan beridir Kars ve çevresinde yaptığı derlemelerin Kars’ın öz kültürü olduğunu da belirten Şahin açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
“Bizim burada yaptığımız derlemeler Kars’ın öz kültürüdür. Kars’ın öz kültürünün ortaya çıkması içindir. Diğer üzüldüğüm bir konu da var. Özellikle çekime gelen bazı televizyon ekipleri gelip diyorlar ki: ‘Kars’ı biz tanıtmak istiyoruz.’ Güzel de Kars’ı tanıtmak için ne yapacaksınız? Oyunlarını, türkülerini, aşıklarını nasıl tanıtacaksız. Çok güzel bir şey. Ama Kars, denilince, Kars türküsü denilince Azeri Türküleri akla geliyor. Kars, denilince Kafkas oyunları akla geliyor. Kars, denilince yine Kafkas bölgesinin ezgileri akla geliyor. Oysa ezginin ve mekanın yeri başkadır. Kars’ın kendi türküleri, kendi aşıkları ve oyun havaları var. Bu demek değildir ki biz Azeri türkülerinden, Kafkas oyunlarından diğer Kafkas bölgelerinden aldığımız ezgileri uygulamayalım. Ama benim kültürümün kaybolması, dışlanması, unutulmaya çalışılması, bizim için bir acizliktir. Ben en çok ona üzülüyorum. Yani bizim o kadar türkümüz var, özel oyunlarımız var, aşık havalarımız var. Bizim türkülerimizi Ermenistan ile birlikte başta Erzurum olmak üzere diğer komşu iller sahiplendi. Oyunlarımıza da sahip çıktılar. Aşık havalarına sahip oldular. Ermenistan’da yapılan çalışmalara baktığımızda, bizim ezgileri alıp notalandırmışlar ve UNESCO vasıtasıyla da tescil etmişler. Ama biz halen uyuyoruz ve sadece Azerbaycan kültürüyle kendimizi ifade ediyoruz. Nereye kadar? Ben hatırlıyorum TRT de çalıştığımız dönemlerde ‘Seans’ dediğimiz 15 dakikalık sanatçı programları vardı. Bu programda yöremizden sanatçılar 5-6 türkü okurlardı. Mutlaka içinde uzun hava ve Kars türküsü olurdu. Şimdi Kars türküsü yok. Bizim kültürümüz nereye gidiyor? Ben çok üzülüyorum. Uyanmamız lazım. Bu amaçla ben Türkiye Türkü Bayramı düzenledim. İlk kez Kars’ta düzenlendi. Uygulanan kurallar da ilk kez Kars’ta uygulandı. Amacım da öncelikli olarak hiç bilinmeyen aşık havalarını derlemekti. Beste türkü yaptırmaktı. Bu yörenin türkülerini ortaya koymaktı. Bu amaçla jüri üyesi ise TRT Ankara Radyosu yurttan sesler koro şefi idi. Ankara Kültür ve Turizm Bakanlığı devlet korosu şefi jüri üyesiydi. Dünyanın tek aşık kökenli öğretim üyesi de jüri üyesiydi. Ben de jüri başkanıydım. Yani ben kendime güvenmeseydim öyle değireli bir jüriyle çıkmazdım.”