Uluslararası 8. İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı’na katılarak bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşçilerin ücretleri ve sosyal hakları kısıtlanarak, işçiyi iş kazaları ve meslek hastalıklarından koruyacak önlemleri almayarak kazanç olmaz. O kazanç, bizim değerlerimizde haramdır. Bu kazanmak değil, çalmaktır; işçinin hakkını gasp etmektir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı’na katıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansa, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve milletvekillerinin yanı sıra, işverenler, sendika ve işçi temsilcileri ile akademisyenler de iştirak etti. Dünyanın 58 ayrı ülkesinden alanla ilgili uzman ve temsilcilerin de bulunduğu konferansta, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Konferansın başarılı geçmesi temennisinde bulunarak ve konferansta emeği bulunanlara teşekkürlerini sunarak sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Soma faciasında kaybedilen 301 şehitle birlikte, iş kazalarında vefat eden tüm işçilere Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diledi.
“ANNELER GÜNÜNÜ GÖNÜLDEN TEBRİK EDİYORUM”
Konuşmasının başında salonda bulunanlar başta olmak üzere, tüm annelerin Anneler Günü’nü tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu anlamlı günün, Türkiye’nin ve dünyanın tüm kadınları için, bütün anneler için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum” dedi.
Anneleri, sahip olduğumuz medeniyetin koymuş olduğu hedef sebebiyle ayakları öpülesi kişiler olarak gördüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, annelerin evlat yetiştirmek için çektiği sıkıntılara değinerek, “Bir günün anneler günü olması, sadece bir prosedürün yerine gelmesi olarak düşünüyorum. Bizim için her an, her gün anneler günüdür. Annelerin ellerinden öpüyorum, onlara saygılarımı sunuyorum” sözlerine yer verdi ve gün dolayısıyla masajlarına şu cümlelerle devam etti: “Buradan, rızkının peşinde koşan, dokunuşlarıyla dünyamızı daha yaşanabilir bir yer hâline getiren emekçi kandıklarımızı bir kez daha selamlıyorum. Afrika’nın çilekeş annelerine, Asya’nın çalışkan annelerine, Filistin’in cesur annelerine, Suriye’nin, Irak’ın, Mısır’ın fedakâr annelerine, en derin hürmetlerimi sunuyorum. Özellikle her biri kahramanlık bir abidesi olan şehitlerimizin vakur annelerine, milletçe minnet ve şükranlarımızı ifade etmek istiyorum. Başta sevgili annem olmak üzere, ebedi âleme irtihal etmiş, Hakk’ın rahmetine kavuşmuş tüm anneleri hayırla yâd ediyor, mekânları inşallah cennet olsun diyorum.”
“SAĞLIKLI VE GÜVENLİ BİR ORTAMDA ÇALIŞMA HAKKI, İNSANIN EN TEMEL HAKLARINDAN BİRİDİR”
Konferansın ana teması olan “Sürdürülebilir İş Sağlığı ve Güvenliği” konusunun yerinde bir seçim olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma hakkının, insanın en temel haklarından biri olduğunu; ancak yapılan çalışmalara ve alınan mesafelere rağmen, halen bu konuda arzu edilen seviyenin oldukça gerisinde kalındığını söyledi.
Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) verilerine göre, dünyada 1,2 milyarı kadın olmak üzere 3 milyar civarında iş gücü bulunduğunu, her yıl yaklaşık 360 bin kişinin iş kazası, 2 milyona yakın kişinin de meslek hastalıklarından dolayı hayatını kaybettiğini ve bu sayının 22 binini çocuk işçilerin oluşturduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Okulda olması ya da parkta oyun oynaması gereken çocuklar, o minik omuzlarının taşıyamayacağı ağır bir yükün altına sokuluyor. Bunun yanında dünyada her yıl 160 milyon işçinin, işle ilgili meslek hastalıklarına yakalandığına üzülerek şahit oluyoruz. İLO’nun da belirttiği gibi bu kayıpların kahir ekseriyeti, yani yüzde 98’i, şayet gerekli tedbirler alınsa, var olan düzenlemeler tam olarak uygulansa, önlenebilir kazalardan kaynaklanıyor. Başlı başına bu rakamlar bile, ortada üzerinde etraflıca düşünmemiz gereken çok ciddi bir sorun olduğunu göstermektedir. Ben burada meselenin imkân, para, teknoloji veya düzenleme eksikliği olduğu kanaatinde değilim. Bu utanç verici manzaranın ortaya çıkmasının esas nedeni, insana yönelik çarpık bakış açısıdır.”
“İNSANI MERKEZE ALAN BİR ANLAYIŞI İŞ HAYATIMIZA HÂKİM KILMALIYIZ”
İnsanı sadece bir ‘üretim aracı’ olarak gören mevcut anlayışın, insanı araçsallaştırarak, insan hayatını değersizleştirdiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir fabrikanın üretim sürecinde, makineyle insanı aynı değerde gören anlayışı ben asla kabul etmiyorum. İnsana bu şekilde yaklaşanlar, üretim maliyetlerini düşürmek, kar marjlarını artırmak için, insan hayatını hiçe sayan adımları atmaktan, elbette çekinmezler. İşçilerin ücretleri ve sosyal hakları kısıtlanarak, işçiyi iş kazaları ve meslek hastalıklarından koruyacak önlemleri almayarak, kazanç olmaz. O kazanç, bizim değerlerimizde haramdır. Bu kazanmak değil, çalmaktır; işçinin hakkını gasp etmektir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanı ‘eşrefi mahlûkat’ ve ‘küçük evren’ olarak gören ve devlet felsefesini ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışı üzerine kuran bir medeniyetin mensuplarının, insana makine gibi, ham madde ve sermaye gibi salt bir üretim aracı olarak bakamayacağını ifade etti ve “Bizim anlayışımızda insan ‘homo economicus’ değildir. İş kazalarının azaltılması, can kayıplarının ve emek sömürüsünün önüne geçilmesi için öncelikle bu konuda kendimizi düzeltmeli, insanı merkeze alan bir anlayışı iş hayatımıza hâkim kılmalıyız” dedi.
Sadece hükûmetin veya işverenlerin alacağı tedbirlerle bu sorunun üstesinden gelinmesinin mümkün olmadığına, işçilerin de gerekli hassasiyeti göstermesi gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş sağlığı ve güvenliği bilincinin topluma mal edilmesi ve sorunların tüm tarafların katılımıyla çözülmesinin, ancak çalışan, işveren, sendikalar ve idarenin el ele vermesiyle mümkün olacağını dile getirdi.
“1 MAYIS RUHUNA VE MANASINA UYGUN KUTLANMALI”
İş sağlığı ve güvenliği konusunun, günlük siyasetin tartışmalarına, ideolojik hesaplaşmalara mahkûm edilemeyecek kadar önemli bir mesele olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hâl böyleyken, ne yazık ki ülkemizde yaşanan elim kazaları dahi istismar etmekten, bu hadiseleri kendi çıkarları için kullanmaktan imtina etmeyen bir kesimle karşılaşıyoruz. İnsanların acılarını kanatmaktan çekinmeyenler, 1 Mayıs İşçi Bayramlarını da yakmanın, yıkmanın, sokakları terörize etmenin bir aracı hâline getirmenin çabası içinde oldular. Emekçi kardeşlerimizin fedakârlıklarının, alın terlerinin sembolü olan bu anlamlı günü, terör propagandası yapmak, canlı bombaları kahramanlaştırmak için bir fırsat olarak görenler var. İşçilerin hak ve hukukunu savunması gereken örgütlerden bazıları da, bu noktada hep sorumsuz bir tavır sergilediler. Emekçileri kendilerine kalkan yaparak, polise, kamu mallarına, dükkânlara saldırmanın, işçi haklarıyla bir alakası olabilir mi? Terör örgütü flamalarıyla yollara dökülmenin işçi bayramı ile ne ilgisi olabilir? Bu tavır, her şeyden önce emekçi kardeşlerime yapılmış bir hakarettir.”
Bu tarz eylem ve söylemlerin, en çok da bu bayramın gerçek sahibi olan işçileri rencide ettiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yıllarda sendikaların büyük bir kısmının, 1 Mayıs’ı ruhuna ve manasına uygun biçimde tam bir İşçi Bayramı olarak kutlamalarından memnuniyet duyduğunu, bu manzarayı ülkenin normalleşmesinin, olgunlaşmasının ve demokratikleşmesinin bir parçası olarak gördüğünü söyledi.
“İŞVERENLERİMİZİN ÖNÜNÜ AÇARKEN, İŞÇİLERİMİZİN HAKLARINDAN KISMADIK”
Son 13 yılda Türkiye’nin, işçi hakları, maaşları, iş sağlığı ve güvenliği noktasında çok önemli reformları hayata geçirdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlk günden beri, insani kalkınmayı, çevreyle, insanla, barışık bir büyümeyi kendimize rehber edindik. Ekonomimizi büyütürken, milletimizin millî gelirden aldığı payın adaletli şekilde dağılmasına da hassasiyet gösterdik. İşverenlerimizin önünü açarken, işçilerimizin haklarından kısmadık. Zira bizim anlayışımızda, emeğin sömürülmesine rıza gösteren anlayışın da, işvereni düşmanlaştıran bağnazlığın da yeri yoktur, bunun bilinmesi lazım. Hak ve adaleti gözetmeyen hiçbir ideoloji, insana fayda sağlamaz” şeklinde konuştu.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda ilgili kanunlarda yapılan değişikliklere, yürürlüğe giren yönetmeliklere, gelir adaletini düzeltmeye yönelik atılan adımlara işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan 2002 yılında 184 lira olan asgari ücretin bugün 1.300 lira olduğunu, 66 lira ile 376 lira arasında olan emekli maaşları tabanlarının bugün 920 lira ile 1.618 arasında değiştiğini, en düşük memur maaşının 392 lirayken, bugün 2 bin 395 liraya ulaştığını aktardı.
“İŞÇİNİN ALIN TERİNİN HAKKINI VERMEK, SİZİ DAHA DA ZENGİN KILACAKTIR”
Bu rakamları, ‘ideal budur’ anlamında söylemeyip sadece bir kıyaslama yaptığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önceki dönemlerde enflasyonun sürekli yiyip bitirdiği maaşlar varken bugün bunun sürekli enflasyonun üzerinde seyrettiğine vurgu yaptı ve işçinin maaşını tayin etme konusunda işverenlere şu cümlelerle seslendi: “Ben buradan başta devlet kurumları olmak üzere, işverenlerimize sesleniyorum: Ne olur, ücret takdirini yaparken işçinin alın terinden sömürmek suretiyle kazanma anlayışını bir kenara koyun. Bilin ki işçinin alın terinin hakkını vermek, sizin bereketinizi daha da artıracaktır, sizi daha da zengin kılacaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin bugün 1,5 milyon üyesi olduğuna dikkat çekerek, her üyenin bir kişi istihdam etmesi durumunda bunun ‘1,5 milyon işsize iş’ anlamına geleceğini bildirerek, “Bir kişiyi yanına aldığı zaman batar mı? Tam aksine orası bereketlenir, olay bu kadar basit. Öldüğümüzde bu paralar bizimle beraber gelmeyecek, burada kalacak. Öyleyse işsiz insanımızı iş sahibi yapalım. Onlar da bu ekmek kapısına inanıyorum ki fedakârlıkla bakacaktır, duacı olacaktır” ifadelerine yer verdi.
Türkiye’de iş hayatında ücretler ve istihdam konularında yaşanan olumlu değişime istatistikler eşliğinde örnek veren ve bu yapılanların önemli olduğunu; ancak bunları yeterli bulmadığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş sağlığı ve güvenliğinin değişen şartlara, yeni iş alanlarına, ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara göre güncellenmesinin büyük önem arz ettiğini, hiç kimsenin ve hiçbir ülkenin bu konuda ‘tekâmüle erdik’, ‘artık yapılması gerekenlerin tamamını yaptık’ diyemeyeceğini belirtti.
SAĞLIKLI VE GÜVENLİ İŞ YERLERİNİN OLUŞTURULMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla sürekli kendilerini yenilemeye devam edeceğini açıkladı ve “Yasa çıkarmanın tek başına yeterli olmayacağını, bir iş sağlığı ve güvenliği kültürünün de oluşturulması gerektiğini özellikle ifade etmek istiyorum. Sağlıklı ve güvenli iş yerlerinin oluşması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilmesi için hepimize düşen sorumluluklar var. Bu konudaki çabaların ulusal ve uluslararası düzeyde iş birliği ile desteklenmesi, iyi uygulamaların paylaşılması süreci hızlandıracaktır” şeklinde konuştu.
8. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı’nın bu noktada değerli bir adım olduğuna inandığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini; konferansın tüm katılımcılar için hayırlara vesile olması dileğini ve toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere, yurt içinden ve yurt dışından konferansa iştirak edenlere teşekkürlerini yenileyerek tamamladı.