Osmangazi Üniversitesi Camiinin açılışını gerçekleştirmek üzere Eskişehir’e giden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, açılış öncesinde üniversite öğrencilerine ‘Cami ve Üniversite’ konulu bir konferans verdi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Türkiye’de ve İslam dünyasında olup bitenlere dikkat çekerek, “En büyük yanlışlıklarımızdan bir tanesi herkes kendisini, kendi düşüncesini, kendi cemaatini, kendi hizbini hakikatin yerine ikame etmeye kalkışıyor. Oysaki hepimiz hakikatin yolunda hizmet etmekle emrolunduk. Hiç kimse ‘hakikat avucumda’ diyemez. ‘Hakikat benim’ diyemez. Biz hepimiz hakikatin yolunda olmakla mükellefiz.” dedi.
Başkan Görmez’in konuşmasından bazı satır başları şöyle;
“ALLAH HEPİMİZE HAKİKATİN YOLUNDA HİZMET ETMEYİ EMRETTİ…”
Son günlerde ve son yıllarda İslam dünyasında ve Türkiye’de olup bitenleri dikkatle izlemek gerekir. Kendisini dindar olarak tavsif eden insanların yapıp ettikleri yüzünden sakın dine küsmeyin. Eğer dini sadece dindarların hayatında görmeye kalkışırsanız yanılırsınız. Bugün Bağdat’ta, Şam’da, Kahire’de ateşler yükseliyor. En büyük sebebi herkesin kendisini hakikatin yerine koymaya kalkmasıdır. Allah, biz Müslümanlara hakikatin yolunda olmayı emretti. Kendimizi hakikatin yerine koymayı emretmedi. En büyük yanlışlıklarımızdan bir tanesi herkes kendisini, kendi düşüncesini, kendi cemaatini, kendi hizbini hakikatin yerine ikame etmeye kalkışıyor. Oysaki hepimiz hakikatin yolunda hizmet etmeye emrolunduk. Hiç kimse ‘hakikat avucumda’ diyemez. ‘Hakikat benim’ diyemez. Biz hepimiz hakikatin yolunda olmakla mükellefiz.
“SEKÜLERİZM, DİNDARLARIN TARTIŞMALARINDAN MEYDANA GELDİ…”
Batı dünyasında dine karşı konulan bütün mesafeler, din karşıtı ideolojiler, sekülerizm, dünyevileşme dindarların tartışmalarından meydana gelmiştir. Dindarlar birbirleriyle yüzyıl boyunca mezhep çatışmalarına girdiler. Genç kuşaklar ‘din buysa biz o dünyada yokuz dediler.’ Bugün İslam dünyasında da bu anlamsız, bu beyhude tartışmalar, dindarların birbirleriyle ilgili anlamsız güç kavgaları, güç tutkuları genç kuşakların zihninde aynı neticeleri doğuracak diye endişe ediyorum. Eğer ‘din dindarlık buysa biz burada yokuz’ diyecekler diye endişe ediyorum.
“ÜNİVERSİTELER MABETLERİ DEĞİL, MABETLER ÜNİVERSİTELERİ DOĞURMUŞTUR…”
Tarihe baktığımız zaman bütün dinlerde, kültürlerde ve medeniyetlerde mabetle üniversite iç içe olmuştur. Bütün üniversiteler mabetlerden doğmuştur. 17. asırdan itibaren mabetle üniversitelerin ayrılması konuşulmuştur. Mabetle üniversite ayrılınca akılla vahiy ayrılmış, din ile bilim çatışıyor gibi gösterilmiştir. Mabetle üniversite ayrılınca maddeyle mana ayrılmıştır. Mabedin konuları ve içerisinde konuşulanlar dogmalar değil, aynı zamanda aklın konularıdır.
İslam öğretisine göre hiçbir şey aklın dışında değildir. İslam kelamcıları itikadi konularda yüzü aşkın mektep ortaya çıkarmışlardır. Bunların her birisi İslam’ın en temel inanç esaslarını aklın verilerine göre insanlığa izah etmeyi hedef olarak kabul etmişlerdir. Üniversite ve mabet biri aklın diğeri ruhun yeri demek değildir, her ikisi de hem aklın, ruhun, hem kalbin, hem bedenin yeridir ve bunları birleştiren mekanlardır.
“GÖNÜL DÜNYALARIMIZI CAMİLERDE İMAR ETMEYE İHTİYACIMIZ VAR…”
Biz öyle bir inancın mensuplarıyız ki, bütün yeryüzünü bir mescit ve bütün kainatı da abid kabul eden bir varlık anlayışına sahibiz. Bizim mescitlerimiz tapınak değildir. Biz namaz kılmak için mescitlere mecbur değiliz. Namaz temiz olan her yerde kılınır. Bütün yeryüzü mescittir. Ancak orada birlik içinde ruhları ve kalpleri birleştirmek, maddeyle manayı, akılla vahyi, din ile bilimi birleştirmek önem arz ediyor. Bütün bu camilerde gönül dünyalarımızı imar etmeye ihtiyacımız var. Camileri imar etmeye ihtiyacımız var ama gönül dünyalarını imar edemeyenler yeryüzünü imar edemez. Biz yeryüzünü imar etmeye geldik.
“VARLIK, BİLGİ, İNSAN VE ALEM ANLAYIŞINIZI NETLEŞTİRİN…”
Üniversitenin hangi anabilim dalında öğrenim görürseniz görün şu dört konuda fikir ve düşüncelerinizi netleştirin. Bunlardan birincisi, varlık anlayışı. Varlık sadece maddeden mi ibaret? Varoluşun sebebi ve hikmeti üzerinde durmak gerekiyor. Varlık sadece madde değil, varlığın ötesinde bir mana var. İkincisi, bilgi anlayışımızı netleştirelim. Bilgi sadece aklın verilerinden mi ibaret? Sadece tecrübi bilgi midir? Pozitivizmin açtığı en büyük sorun, bilimi dogmalara dönüştürdü. Üniversiteleri kiliseleştirdi. İslam öğretisine göre dinde dahi dogma yoktur. Aklın bütün potansiyelleri kullanılmalıdır. Çünkü aklı olmayanın dini olmaz. Üçüncü olarak İnsan… İnsan sadece etten, kemikten, bedenden mi ibaret? Ruhu ne anlama geliyor? İnsanın var oluş sebebi, gayesi, yaratılış hikmeti nedir? Bunlar üzerinde düşünmek gerekiyor. Son olarak alem tasavvurumuzu netleştirmemiz gerekiyor. Alem dediğimiz sadece bu dünyadan mı ibaret? Başka bir alem yok mudur? Alem tasavvurumuzu gözden geçirmemiz gerekiyor. Siz mabedi yeniden tanımlayarak iman, akıl, üniversite, bilim ilişkisini yeniden inşa ederek ama kendinizi hakikatin yerine koymadan hakikatin yolunda mesafeler kat ederek bu sorulara cevap bulabilirsiniz.
Konferansın ardından Başkan Görmez, Osmangazi Üniversitesi Camii ve Tepebaşı İlçe Müftülüğü hizmet binasının açılışını gerçekleştirdi.