Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Türkiye Yüzyılı vizyonu doğrultusunda milletimiz için mücadelemizi sürdürüyor, yeni projeleri hayata geçirmek için kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Hayallerimiz Türkiye için” dedi
Erdoğan, “Fatih Sultan Mehmed ve kutlu askerlerinin İstanbul’u fethederken sahip oldukları inanç, kararlılık ve azim, milletimize hizmet etme, Türkiye’yi 2053’e, 2071’e taşıma yolunda bizlere ilham vermektedir” kaydını düştü
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından İstanbul’un fethinin 571. yıl dönümü dolayısıyla "Kutlu Çağrının İzinde: Türk Basınında İstanbul’un Fethi", "Fatih Sultan Mehmed", "Ayasofya Camii" isimli üç ciltlik eser hazırlandı.
Takdim yazılarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaleme aldığı üç ciltlik eser, 1922’den günümüze gazete ve dergi gibi süreli yayınlarda dönemin önemli kalemlerine ait makalelerin taranması sonucunda hazırlandı. Titiz bir çalışmayla oluşturulan, tarihi bir vesika niteliği taşıyan üç ciltlik eser, İstanbul’da mekânın değil zamanın fethedilişinin hikâyesini anlatıyor. Değerli bir arşiv çalışması olarak öne çıkan eser, yeni çalışmalara da eşsiz bir kaynak görevi görüyor.
Kültür tarihçisi Dursun Gürlek’in 40 yıla yakın birikiminden faydalanılarak kronolojik bir anlatıyla sunulan ve görsel ögelerle zenginleştirilen üç ciltlik eserde Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal, Yavuz Bülent Bakiler, Nurettin Topçu, Orhan Seyfi Orhon, Osman Yüksel Serdengeçti, Peyami Safa, Prof. Dr. İsmail Hami Danişmend, Abdülhak Hamid Tarhan, Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver, Âkil Muhtar Özden, Ali Himmet Berki, Ali Ulvi Kurucu, Arif Nihat Asya, Cahit Tanyol, Celâl Esat Arseven, Cevat Rıfat Atilhan, Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Faik Reşit Unat, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Hasan Âli Yücel, İbrahim Hakkı Konyalı, Ord. Prof. Dr. Kâzım İsmail Gürkan, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Mehmet Şevket Eygi, Nihad Sami Banarlı, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak, Samih Nafiz Tansu, Sezai Karakoç gibi edebiyat ve düşünce dünyamızın ünlü isimlerinin İstanbul’un fethi, Fatih Sultan Mehmed ve Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi'ni konu alan köşe yazılarına, makalelerine, şiirlerine yer veriliyor.
"Kutlu Çağrının İzinde: Türk Basınında İstanbul’un Fethi” başlıklı kitapta, kadim bir hayalin gerçeğe dönüştüğü İstanbul’un fethi bütün yönleriyle ele alınıyor. Dönemin gazete ve dergilerinde fetih hadisesi, muhasara günlerinin akışı, fethin müyesser oluşu, fetihten sonra Sultan Fatih’in İstanbul’a yaptığı hizmetler, farklı dinlerin mensuplarına tanıdığı imtiyazların nasıl işlendiği de bu kıymetli eserde okuyucuyla buluşturuluyor.
Kitabın ikinci cildi olan “Kutlu Çağrının İzinde: Türk Basınında Fatih Sultan Mehmed” ile sadece kıtaların değil, aynı zamanda gönüllerin sultanı olan, çağ kapatıp çağ açan Fatih’in hayatı, adalet duygusu, bilim ve sanatta gösterdiği üstün dehası gözler önüne seriliyor.
Fatih Sultan Mehmed’in emaneti, insanlığın ortak hazinesi Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi hakkında sanat, edebiyat, basın ve yayın tarihimizin önemli isimlerinin kaleme aldığı yazılar da “Kutlu Çağrının İzinde: Türk Basınında Ayasofya Camii” cildinde bir araya getirildi. Türkiye’nin ve İslâm dünyasının tarihî ve kültürel mirasının canlanması için 2020 yılı Temmuz ayında yeniden ibadete açılan Ayasofya’nın hikâyesi okuyucuyla buluşuyor.
“Hayallerimiz Türkiye için”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türk Basınında İstanbul’un Fethi" kitabı için kaleme aldığı takdim yazısında, İstanbul’u fethederek Peygamber Efendimizin müjdesine mazhar olan, Müslümanların yedi asırlık hayalini gerçeğe çeviren Fatih Sultan Mehmed Han’ın kendilerine kıymetli bir emânet bıraktığını belirterek, şunları kaydetti:
“Fatih Sultan Mehmed’in kararlılığını, azmini örnek alan bizler de onun emaneti aziz İstanbul’u dünyanın en önemli finans, ticaret, bilim, kültür ve sanat merkezlerinden biri hâline getirdik. Hayatımızı adadığımız bu şehir için hep üretmeye, bu şehre hizmet etmeye çalıştık. Ecdadımız Fatih gibi hedeflerimizi yüksek tutarak, yapılamaz denilenleri yapmaya, ulaşılamaz denilenlere ulaşmaya gayret ettik. Şimdi de Türkiye Yüzyılı vizyonu doğrultusunda milletimiz için mücadelemizi sürdürüyor, yeni projeleri hayata geçirmek için kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Hayallerimiz, Türkiye için.”
Dünya tarihinin akışını değiştiren, çağ kapatıp çağ açan İstanbul’un fethinin Anadolu’nun ebedî Türk yurdu olarak kalacağının tarihe kazınmış mührü olduğunun altını çizen Erdoğan, nice fetihlere sahne olan tarihte hiçbir zaferin kolay kazanılmadığını, İstanbul’un fethinin de emeğin, hazırlığın, azmin, kararlılığın, fedakârlığın neticesinde gerçekleştiğini belirtti. Erdoğan, “Fetih bizim için sadece fethetmek, galip gelmek değildir, aynı zamanda dirilişin, inşanın, ihyanın, inancın sembolüdür. Toprakları değil, gönülleri fethetme hedefiyle yola koyulan Fatih Sultan Mehmed, uyguladığı hoşgörü ve adaletli yönetimi ile sadece bir şehri değil, gönülleri de fethetmiş; İstanbul’u kültürün, sanatın ve bilimin merkezi hâline getirmiştir. O gün fethedilen bir toprak parçası değil, milyonlarca gönül olmuştur. Fatih Sultan Mehmed ve kutlu askerlerinin İstanbul’u fethederken sahip oldukları inanç, kararlılık ve azim, milletimize hizmet etme, Türkiye’yi 2053’e, 2071’e taşıma yolunda bizlere ilham vermektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türk Basınında Ayasofya Camii’’ kitabına ilişkin takdim yazısında da Türkiye’nin kalbinde, İstanbul’un tarihi silüetinin en önemli sembollerinden olan Ayasofya’nın asırlar boyunca pek çok dönüşüme uğradığını, pek çok medeniyetin izlerini taşıdığını ifade etti. Haşmetli bir Bizans kilisesi olarak inşa edilen bu yapının Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethiyle cami olarak hizmet etmeye başladığını ve İslâm dünyasının sembol mabetlerinden biri haline geldiğini belirten Erdoğan, Ayasofya’nın her zaman Türk milletinin bütün fertlerinin gönlünde önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı. Erdoğan, Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının da bu emanete sahip çıkıldığını gösteren bir sembol olduğunu dile getirerek, “Ayasofya’nın asli kimliğine kavuşturulması, bu mabedin kapılarındaki zincirler yanında, topyekûn gönüllerdeki ve ayaklardaki prangaların da kırılıp atılmasıdır.” dedi.