TAHA ACAR (İHA) - Niğde Üniversitesi'nin akademik yılı açılışına katılmak üzere Niğde'ye gelen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, eski BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü sonrası maddi delillerin ortaya çıkartılarak, failler için gerekli müeyyidenin uygulanmasını istedi.
Niğde Üniversitesi'nin 2011-2012 akademik yılı açılışı için Niğde'ye gelen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, sabah saatlerinde Bor ilçesinde karşılandı. Karşılama töreninin ardından Niğde Valiliği'ne geçen Bozdağ, burada Niğde Valisi Alim Barut'tan kent hakkında brifing aldı. Valilik anı defterini imzalayan Bozdağ'a, ziyareti anısına tarihi eser fotoğrafının işli olduğu porselen tabak ile yöresel motiflerin kullanıldığı halı hediye edildi. Valilik ziyaretinin ardından Niğde Üniversitesi Merkez Kampüsü'ne geçen Başbakan Yardımcısı Bozdağ, üniversitenin 2011-2012 akademik yılı açılışına katıldı. Üniversite Rektörü Prof. Dr. Adnan Görür ve Niğde Valisi Alim Barut'un konuşmalarının ardından kürsüye çıkan Bozdağ, eğer bir ülkede özgürlükler, yetkiler ve bunların sınırları tam olmazsa, herkes kendi açısından emniyetli bir yapı hissetmezse, orada arzu edilen neticelerin ortaya çıkmasının imkanı olmağını belirtti. Devletlerin demokrasi açığını kapatmazsa, temel hak ve hürriyetler konusunda emniyetli bir ülke oluşturamazsa, hukukun üstünlüğü konusunda kafalardaki bütün soruları ortadan kaldıramazsa, ekonomik kalkınmayı da sağlayamayacağına dikkat çeken Bozdağ, "Yabancı sermayeyi ülkenize çekemezsiniz. Pek çok şeyi yapma imkanını bulamazsınız. Çünkü yatırım yapan kişi başı derde girdiği zaman ne yapar? İhtilafı çözecek adil yargı mercileri arar. 'Ben nere gireceğim', Oraya, 'orada beni himaye eden bir unsur var mı, bir takım hak ihlalleri olduğu zaman demokrasiye, insan hak ve hürriyetlerine sahip çıkan
siyasal bir sistem var mı böylesi bir anlayış var mı yok mu? Ben kanaatimi söylediğim zaman beni dışlayacak bir yargımı yoksa bu kanaatimi söylediğim için bana teşekkür edecek bir yapımı var. Her alanda güvenli bir yapıyı arayacaktır. Bu yapıyı biz oluşturduğumuzda üniversiteler, siyaset, ekonomi daha güçlü olacaktır. Çünkü bunların hepsi sağlıklı bir demokrasiyi, temel hak ve hürriyetlerin tartışmasız teminat altına alındığı bir ülkeyi, hukukun üstünlüğünün en üstün olduğu bir yapıyı gerekli görür. Bu gerekliliği yerine getirmediğimizde sıkıntılar o ülkenin peşini bırakmaz. O yüzden Türkiye'nin peşini pek çok sıkıntı bırakmıyor" dedi.
AMA-YASA BENZETMESİ
Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut anayasasının aslında anayasa değil 'ama-yasa' olduğuna dikkat çeken Bozdağ, "Bir koruma kollama anayasası. Bir ama-yasa, darbe anayasası. Bir isim koysanız onlarca isim olur. Anayasalar dünyada millet sözleşmesidir. Yani milletin ortak yaşama idaresini ortaya koyan temel metinlerdir. Milletin ortak iradesini yansıtan temel metinlerdir. Hükümetler, yasama, yürütme, yargı bunlar ise millet adına yetki kullanan milletin gösterdiği istikamette ülkeyi milletin koyduğu temelsözleşmeye uygun yönetmek zorunda olan ve veriler görevleri yenine getirmek zorunda olan organlardır. Esas olan millettir. Ama bakın 82 Anayasası'na bir bu anayasa Cumhurbaşkanı'na, Meclis Başkanı'na, Başbakan'a, hükümete güvenmiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisine de güvenmiyor. Yargıya da, Yürütmeye de güvenmiyor. Hiç kimseye güvenmiyor. Onun için herkese karşı. Amanın Cumhurbaşkanı yanlış yaparsa bir tedbir mekanizması olsun. Meclis Başkanı, Meclis yanlış yaparsa tedbir olsun, yani emniyet sübabı. Bu
kadar kesime güvenmiyor, daha da kötüsü 74 milyon insana güvenmiyor. Bu millete güvenmiyor. Böyle bir anayasa olur mu? Onun için biz diyoruz ki anayasa milletine güvenmelidir. Cumhurbaşkanına, Meclis Başkanına, hükümetine, Meclisine, yürütmesine, yasamasına, yargısına güvenmeli, milletin her bir ferdine güvenmeli ve ona dayanmalıdır. Eğer öyle olursa toplumsal uzlaşmayı tam sağlamış oluruz. Ama bizim baktığımızda bunu temin etme imkanı göremiyoruz. Onun için yeni anayasaya şiddetle bu anlamda, güven tesisi
açısından da ihtiyaç var. Temel hak ve hürriyetlerle ilgili düzenlemelere baktığınız zamanda büyük sıkıntılar var. Bizim anayasamızda her türlü hak ve hürriyetler istisnasız var. Neyi ararsanız var. Yine bizim ama-yasa'mızda bütün temel hak ve hürriyetleri nasıl anlamsız hale getireceğimizi, hasıl istediğimizde kullanılmaz hale getireceğimizi, nasıl bunun önüne geçeceğimizin yollarını da gösteriyor. Onun için anayasa hukukçuları bu anayasaya Ama-yasa diyorlar. Sebebi, hakkı veriyor hürriyeti veriyor arkasından meclise yol gösteriyor bak bu hakkı bu hürriyeti şu yoldan gidersen anlamsız kılarsın uygulanmaz kılarsın. İdareye yol gösteriyor. Böyle bir anayasa olur mu hak ve hürriyetleri teminat altına alınan değil nasıl tırpanlayacağının yolunu yöntemini gösteren bir anlayış üzerine inşa edilmiş" diye konuştu.
YAZICIOĞLU OLAYI
Akademik yılı açılışının ardından salondan ayrılırken bir basın mensubunun, "Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği kaza ile ilgili olarak 4'ü muvazzaf 7 kişinin tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu üzerine Bozdağ, şunları söyledi:
"Sayın Muhsin Yazıcıoğlu, milletimizin sevdiği değerli bir siyaset adamıdır. Hayatını bir kaza sonucu kaybetmiş olması kafalardaki soruları ortadan kaldırmadı. Pek çok insanın kafasında soru var. Soruların cevaplanması ve soruları soranların, kafasında soru olanların da tatmin olması esastır. Bir ölüm hadisesi var. Ülkenin çok değerli bir insanı hayatını kaybediyor ve o hadisenin üzerinde pek çok kişiye sorular soruluyor ve ortaya çıkan neticelerde tatmin olunmamış ise bu durumda doğru olan şey o araştırmaların derinleştirmesi ve bu sorulara doğru cevaplar ortaya çıkartarak cevaplanması ve kafasında soru olanların tatmin olması. Ortada bir suikast varsa, bir suç varsa, bununla ilgili de gerçeklerin ortaya çıkartılması fail veya faillerin kimse onlarla ilgilide gereken yasal yaptırımların uygulanması doğrudur. Ama bunlar var mı yok mu bunlarla ilgili kesin hükümler ifade etmek doğru olmaz. Ama insanların kafasında bu konularda sorular var. Yargı süreci bu soruları herkesi tatmin edecek şekilde tamamlayıp cevaplandırmış olur. Konu şu anda zaten yargıdadır. Meclis'te bu konuda iki defa araştırma yapılmıştır. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu da bu konuda çalışma yapmıştır. Şu anda yargı süreci işliyor, umarım kısa sürede gerçekler ortaya çıkar."
"PKK terör örgütüne Almanya'daki vakıflar aracılığı ile yardım yapıldığı Başbakan tarafından dile getirildi. Almanya ile ilişkilerde bu konudaki rahatsızlık iletilecek mi?" sorusuna ise Başbakan Yardımcısı Bozdağ, "Devlet ve hükümet olarak ülkemizde olan biten, suç örgütleriyle, başka bir takım şebekelerle ilgili devletimizin görevli güvenlik birimleri zaten üzerine düşen vazifeleri yapıyorlar. PKK terör örgütü ile ilgili de finans kaynakları konusu da önemli bir konudur. Terörle mücadelede finans
kaynaklarının kurutulması da önemli bir adımdır. Hem yurt içinden hem yurt dışından gelen kaynakların tespit edilerek kurutulması konusunda elbette ki Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümeti olarak yetkili makamlarımız gerekli inceleme ve takipleri yapıyorlar. Süreç işliyor" cevabını verdi.