HAKKI ÖZ(İHA) - Sağlık Bakanı Akdağ, Türkiye'nin 9 senede çok önemli mesafeler kat ettiğini söyledi. Akdağ, ''İstanbul'da bizden önceki 9 senede bir tek taş konmamış. 1994 ile 2002 arasında hangi hastane yapıldı ve hizmete sokuldu. Bizi kümes gibi hastanelere mahkum ettiler. Allah korusun, bir deprem olsa bir çoğu belki üstümüze yıkılacak hastanelere mahkum ettiler ama şimdi yaptığımız planlamayla İstanbul'a, binlerce yeni yatak kazandırdık. Ümraniye gibi, Pendik'te, Halkalı'da, Kartal Koşuyolu'nda. Bunlarda bizden önce başlayan bazı binalar var, onlar da 10 senedir duruyor. Bir hastane binası 10 sene bekler mi'' diye konuştu.
SAĞLIK MESLEĞİNİN DOKUSU
Sağlık mesleğinin insana doğrudan hizmet etme anlamında bir yönü olduğunu belirten Akdağ, ''Bu meslekte çalışan insanlara, bu meslekle ilgili sistemi kuran bizlere çok iş düşüyor. Kaynakları en verimli biçimde kullanmak, bu kaynakları insanın hizmetine en iyi şekilde sunmak, bu kaynakları sunarken, hastanın, bireyin, güvenliğini, rahatını, hakkını sağlamak, tıbbi kanıta dayalı biçimde uygulamak bizim görevlerimiz'' dedi.
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ HAKLARI
Akdağ, bunun yanında sağlık personelinin de bazı hakları bulunduğunu kaydederek, ''İyi bir çevrede hizmet vermeliyiz. Rahat bir çevrede hizmet vermeliyiz. Ortamımız iyi olmalı. Kazancımız olabildiğince tatminkar olmalı. Emekliliğimizde iyi bir para almalıyız. Özellikle bunların sonuncusunda durumumuz pek iç açıcı değil doğrusu. Bunun için gayret ediyoruz. Önümüzdeki dönemde mesafe almak için çok gayret göstereceğim'' diye konuştu.
SAĞLIK HARCAMALARINDAKİ ARTIŞ
Türkiye'de insan kaynağı olarak, sağlık iş gücü olarak sayısının çok artmadığını ama, kamu olarak sağlığa harcanan paranın üç misline çıktığını kaydeden Akdağ, şunları söyledi: ''Ama sağlık insan gücü sayımız artmadı. Özellikle tıp fakültelerine alınan öğrenci sayısının çok yetersiz oluşu, hemşirelik okullarına alınan öğrenci sayısının çok yetersiz oluşu, çok önemli bir problemdir. Şu an biz zaman zaman ağır iş yüküyle karşılaşıyorsak, bunun en önemli sebebi sağlık insan gücü sayısındaki sayısal yetersizliğimizdir. Hekim sayısı konusunda Avrupa'da ortalama olarak her 100 bin kişiye 350 civarında hekim düşerken, Türkiye'de 160 hekim düşüyor. Hemşire sayısında, ebe ve hemşire birlikte değerlendirilirse, yine her 100 bin kişiye Avrupa ortalamasında 750 civarında düşerken, Türkiye'de bu sayı 200 civarında. Yani doktorda iş yükümüz bir Avrupalı doktora göre aşağı yukarı iki misli, hemşirede dört misli. Türkiye'de tabip örgütü yada diğer meslek örgütleri, mesela hemşirelerin dernekleri yıllarca hatta on yıllarca sayıların fazla olduğundan, öğrenci sayısının azaltılması gerektiğinden bahsettiler. İlk defa son 3-4 senedir YÖK ile birlikte derdimizi anlayan bir üniversite yönetimi bulduk ve tıp fakültesi öğrenci sayısı ve hemşirelik öğrenci sayısı artırılmaya başladı. Şunu hepimiz bilelim; üzerimizdeki iş yükünün en önemli sebebi bu sayısal yetersizliktir.''