ERZURUM (İHA) - Erzurum Ak Parti Milletvekili Dr. Cengiz Yavilioğlu akrabası olan şehit er Mesut Kazanç’ın evine gelerek ailesi ile görüştü. Önceki gün Lalapaşa Camiinde şehit cenazesinde 50 bin kişinin üzerinde hemşerimizin şehidine metanetle ve vakarla sahip çıktığını vurgulayan Yavilioğlu, “Geçmişte kendi köyüm olan Yavi’de ve Çiçekli’de kardeşlerimizi şehit eden karanlık eller bu gün de yine iş başındalar. Halkın demokratik, toplumsal ve bunlara bağlı olarak ekonomik gelişmelerini daha da ileriye götürme kararlılığını gösterdiği zamanlarda devreye girdiği her zaman bilinen bu mihraklar yine aynı senaryoyu oynamaya başladılar. Fakat artık bu millet çok yönlü gelişmesini sağlayacak anayasa yapım çalışmaları gibi çabaların kesintiye uğratılmasına izin vermeyecektir. Kendisi için daha huzurlu, daha onurlu ve daha refah bir gelecek sağlanmasına imkan verecek çalışmalara sahip çıkacaktır. Halk tercihini darbe zihniyetlerinin ürünü olan salt Güvenlik Odaklı Devlet anlayışından yana yapmayacaktır.” dedi.
YAVİLİOĞLU’NUN AÇIKLAMASI
“Bilindiği gibi iki türlü devlet modeli vardır: Birincisi Güven Devleti, ikincisi ise Güvenlik Devleti’dir” diyen Yavilioğlu, “Güven devletinin temel özelliği halkın birbirine ve devletine güvendiği gibi devletin de halkına ve halkının dini, etnik, kültürel vb. farklılıklarına güvenmesi; halkı hak ve adalet eksenli özgürleştirerek birbirlerine güven duymalarını sağlamasıdır.
Güvenlik devleti ise; halkın birbirine güvenmediği gibi devletine de yeterince güvenmemesi ve devletin de halkına olması gerektiği kadar güvenmemesidir. Halkına güvenmeyen güvenlik devletleri her sorunu güçle, baskıyla ve şiddetle çözme eğilimindedir ve bu eğilim gereği ülkedeki kontrol sistemleri ve oluşturulan düzenler güvenlik birimlerince yürütülür. Hatta düzenleyici normlar (anayasa ve kanunlar gibi) güvenlik güçleri tarafından tesis edilir.
TÜRKİYE’NİN KAZANIMI
Türkiye’nin en büyük kazanımı; değer, ilke, birlik ve beraberlik ruhunun her şeyin üzerinde tutulduğu bir ortak tarihe ve dini, kültürel bir sosyal sermayeye sahip olmasıdır. Türkiye’ye yönelik tüm iç ve dış tehditlerin öncelikle yıkmak istedikleri şey ülkemizin bu sosyal sermayesidir.
AK Parti halkından aldığı destek ve inançla ve arkasını dayadığı bu sosyal birikim sermayesiyle Türkiye’yi çok kısa bir sürede hem dünyanın, hem bölgenin hem de halkın gözünde çok güçlü ve itibarlı bir konuma getirmiştir. Türkiye’nin dünyada ve bölgesinde bu denli güçlenmesini kendileri için zarar addeden iç ve dış unsurlar ortaklaşa olarak Türkiye’yi tekrar halkıyla kavgalı bir güvenlik devleti olmaya, halkı ile kurduğu güvene, demokratik kültüre, insan haklarına, adalet ve kalkınmaya dayalı gelişim ve ilerlemeyi tekrar terör anaforu içinde boğmak istemektedirler.
Güven devletinin inşasında en ciddi ve nihai adım olarak sivil bir anayasa yapım sürecine ve halkın ortak değerler ve ilkeler üzerinden adalet, özgürlük, eşitlik ve barış üzerine toplumsal, siyasal ve ekonomik bir kurumsal yapı oluşturmasını kendisi için en büyük tehdit gören unsur ise; halkın barışından değil savaşından, halkın birliğinden değil çatışmasından, kardeşlikten değil düşmanlıktan beslenen PKK’dır. PKK, hem bu güven devletini yok edip hem de halkın birbiri ve devleti ile inşa edeceği ortak kardeşlik ve demokrasi iklimini kana boyayarak, kandan beslenen güvenlik devletine geçişi zorlamak istemektedir.
BÖLÜCÜLERİN AMACI MİLLİ BİRLİĞİ BOZMAK
Bir taşeron olarak ve kendi halkına dahi demokrasi ve barışı çok görerek girdiği eylemlerde PKK’nın tek amacı vardır: halkın birbirine ve devletine olan güvenini yıkmak, büyüyen ve güçlenen Türkiye’nin önünü kesmek ve halkın barış, kardeşlik ve demokrasiye duyduğu umut ve beklentileri yok etmektir.
AK Parti iktidara geldiğinden beri halkın ve demokrasinin tepesinde bir vesayet kılıcı gibi sallanan tüm Demokles’in Kılıçlarını tasfiye edip halkın iradesinden başka bir şeyin önünde eğilmeyeceğini tüm dünyaya ispat etmiştir. Bugün PKK terörünün azmasından en fazla sevinç duyanlar geçmişin güvenlik devletine ve kendi vesayetçi iktidarlarına özlem duyanlardır. Ak Parti nasıl ki halkından aldığı güven ve destekle silahlı veya silahsız iç ve dış vesayet iktidarlarına boyun eğmemiştir, PKK’nın bir bölgede dış güçlerle birlikte kurmak istediği silahlı vesayet kurma girişimlerine yine bütün halkıyla birlikte fırsat vermeyecektir.
Sırtını PKK’ya dayayıp, terör ve kandan beslenip, tehdit ve şiddetin dilini kullanıp ve bir de Barış ve Demokrasiden dem vuranlar da aynı gerçeği görmelidirler. “Süngülerle bir taht kurulabilir ama üzerine oturulamaz”. Silahlarla toplum karıştırılabilir ama üzerine barış ve demokrasi kurulamaz. PKK’nın gölgesine sığınıp siyaset yapanlar da bilmelidir ki “gölgedekilerin gölgesi olmaz” ve bu halkın akıl ve izanı, kardeşlik ve ortak inançları zorlamaya ve tehdit edilmeye gelmez.
EN BÜYÜK DEĞERİMİZ MİLLİ BİRLİĞİMİZ
Herkes şunu çok iyi bilmelidir ki, her türlü etnik ayrımcılığın üstünde bu toprakların en büyük sermayesi ortak bir medeniyet birikimine, ortak bir tarihi misyona, barış, adalet ve ahlak üzerine inşa edilmiş bir ortak kardeşlik değerlerine bağlılık vardır. Hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hem Türk, hem Kürt, hem diğer etnik unsurlar hem de AK Parti hükümeti bu değerlere bağlılıktan güç ve güven almaktadır ve tüm sorunların çözümünde de bu güvene dayanmaktadır. Bu güven atmosferini bozmaya yönelik yapılan tüm saldırılar tarihi örneklerinde olduğu gibi halkın ortak inançları ve birlikte barış ve demokrasi içinde kardeşçe yaşama iradesi önünde eriyip yok olmaya mahkumdur.
Nihayetinde bu ülke; geçmişte olduğu gibi bu günde içinde bulunduğumuz sıkıntılardan birlik ve beraberliğimizi koruyarak çıkacaktır. Bu topraklarda yıllarca omuz omuza mücadele eden, Kurtuluş Savaşının zafer mihmandarları bu millettir. Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde Mesut’umuz ve diğer 23 şehidimizin acısını paylaşarak azaltacağız. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Mekânları cennet olsun.” Diye konuştu.